Sağlık

Dr. Öğr. Üyesi Batmaz: Gebelik döneminde düzenli kontrol yapılmazsa anne ve bebek ölümleri yaşanabilir

Mardin Artuklu Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Batmaz, gebelik döneminde sıkça rastlanan hastalıklara dikkat çekerek, "Gebelik döneminde düzenli kontrol yapılmazsa anne ve bebek ölümleri yaşanabilir." uyarısında bulundu.

Gebeliğin ilk 3'üncü ayında karşılaşılan rahatsızlıklar hakkında İLKHA'ya konuşan Mardin Artuklu Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Batmaz, önemli açıklamalarda bulundu.

Batmaz, gebeliğin ilk üç ayında gebelik şekeri, kan uyuşmazlığı, dış gebelik ve sıcak havaların etkisi gibi riskler nedeniyle gebelik kontrollerinin aksatılmaması gerektiğini belirtti.

Batmaz, ayrıca gebelik döneminde düzenli kontrollerin yapılmadığı takdirde anne ve bebek ölümleri ile karşılanabileceğini vurguladı.

"Düşüklerin çok büyük kısmı ilk 3 ay içerisinde gerçekleşiyor"

Düşüklerin büyük kısmının ilk 3 ay içerisinde gerçekleştiğini belirten Batmaz, "Gebeliğe bağlı bulantı kusma oluyor. Özellikle 6’ncı haftadan itibaren başlayıp 16’ncı haftaya kadar devam ediyor. Bazı durumlarda yeme içmenin tamamı kesilebiliyor. Ancak nadiren bazı gebelerde de doğuma kadar devam edebiliyor. Bu şekilde şiddetli durumlarda mutlak suretle doktor tedavisi alınması gerekiyor. Hatta bazen hastaneye yatmaları gerekebiliyor. Bunun dışında gebelikle alakalı düşükler… Düşüklerin çok büyük kısmı ilk 3 ay içerisinde gerçekleşiyor. Düşük tehlikesi aynı şekilde olabiliyor. Şiddetli bulantısı olup, bulantısı geçen kişiler… Çünkü gebelik kaybı olduğunda, düşük olduğunda hâlâ kandaki hormon yüksek olacağından bulantı kusma da geçecektir. Bulantı kusmanın birden kesilmesi, kanama olmasa bile şiddetli karın ağrısı olması durumunda mutlaka doktora başvurmalarını öneriyoruz." şeklinde konuştu.

Anne-babada kan uyuşmazlığı testinin yapılmasının önemine dikkat çeken Batmaz, "Özellikle kanama olduğunda, eğer anne ve baba arasında kan uyuşmazlığı varsa mutlaka hastaneye gidip kan uyuşmazlığı iğnesinin yaptırılmasını öneriyoruz. Kan uyuşmazlığı iğnesi yapılmazsa sonraki gebeliklerde çok sıkıntı yaşanabilir. Sonraki tüm gebelikler ölümle veya düşükle sonuçlanabilir. Başka çalıştığım bir yerde bir kadının 13 gebeliği olmuştu. 13 çocuğun bir tanesi normal evde doğum yapmış, geriye kalan 12 çocuğu da ölmüştü. Çok büyük ihtimalle bu hastalarda kan uyuşmazlığı iğnesi yapılmadığı için sonraki tüm gebeliklerde bebek etkilenerek, bebeklerin hepsi de maalesef vefat etmişti. Gebelik tanısı konduğu zaman nadiren de olsa dış gebelik gelişebiliyor. Onlar da ilk gebelik tanısı konduktan sonra belli aralıklarla ve gebelik hormonu takibiyle dış gebeliğin olup olmadığı tanısı konabiliyor. Ona göre gerekli tedaviler, önlemler alınabiliyor. O yüzden özellikle ilk 3 ayda, ilk tanının konması esnasında mutlaka doktorlara gidilmelidir." ifadelerini aktardı.

"Gebelik şekerine dikkat edilmeli"

Batmaz, gebelik şekeri hakkında da uyarılarda bulunarak, "Gebelik şekeri, gebeliğin özellikle 20’nci haftasından sonra ortaya çıkabiliyor. Daha önce hiçbir şekeri olmayan, diyabeti olmayan insanlarda gebelikte ortaya çıkan şekeri olarak tanımlıyoruz. Genelde biz bunu 35 yaş üstündeki kişilerde, aşırı kilolu insanlarda, daha önce 4 kilonun üzerinde bebek doğuran kişilerde ve polikistik over sendromu olan kişilerde; annelerinde ve kız kardeşlerinde gebelik şekeri gelişen kişilerde, diğer gebelere göre daha fazla görüyoruz. Riskleri de daha fazla. O yüzden bu gruptaki kişilerin mutlak suretle gebeliklerinin 24 ve 28’inci haftalarında gebelik şekeri açısından tarama testinin yapılmasını öneriyoruz. Halk arasında maalesef yanlış bir kanı var: ‘Bu şeker yükleme testi bebeğe zarar veriyor’ diye. Bazı gebeler bu testi yaptırmaktan kaçınıyorlar. Kesinlikle öyle bir durum yok. Gebelik şekeri bazen normal kan şekeriyle saptanamayabiliyor ama çoğu kişide bu tarama testiyle tanı konulabiliyor. O yüzden mutlaka 24-28’inci haftalarda özellikle 25 yaşın üstündeki kişilere, rutin şekilde bu testin yapılmasını öneriyoruz. Bu hastalık bu testle konuluyor daha çok. Belirti olarak da aşırı kilo alma, çok susama, çok idrara çıkma, çok miktarda enfeksiyona sebep olma gibi durumlar gelişebiliyor." diye kaydetti.

 Dr. Öğr. Üyesi İbrahim Batmaz

"Aşırı stres ve kaygı hem anneyi hem bebeği etkiler" 

Aşırı stres ve kaygının bebek üzerindeki etkisine de değinen Batmaz, "Bebekle alakalı aşırı stres ve kaygı mutlaka oluyor. Bu annelerin bebeklerinde gelişme geriliği olabiliyor. Eğer varsa, gebelik şekerini artırdığı için kan şekeri regülasyonunu da bozabiliyor. Gebeliğe bağlı bulantı kusmayı da şiddetlendirebiliyor. Ayrıca doğum sonrası annede depresyona ya da kaygı bozukluğuna sebep olabiliyor. Bazı araştırmalar anne karnında yaşanan bu stresin, doğacak çocuklarda da ileriki yaşamlarında sıkıntılara yol açabileceğini; hatta bazı psikolojik bozukluklara sebep olabileceğini gösteriyor." dedi.

"Yaz aylarında sıvı tüketimi çok önemli"

Yaz aylarında yaşanan sıcaklıkların gebeleri daha fazla etkilediğini söyleyen Batmaz, "Malum olduğu üzere bulunduğumuz bölgede sıcaklar aşırı. Neredeyse çöl sıcaklığı denilebilecek bir durumda. Bununla beraber bol sıvı tüketimi önerilmekte. Sıvı takibini idrarın renginin açık olmasına göre sağlanabilir. İdrar koyu renkte ise aldıkları su miktarı yeterli değildir. Kaybedilen sıvı miktarına bağlı olarak 3-4 litreye kadar çıkabilir. Sıvı alımı yeterli olmadığı zaman haliyle sıcak çarpması, güneş çarpması olabilir. Hava sıcak olduğu için dışarı çıktıkları zaman mutlaka koruyucu güneş faktörleri kullanmaları gerekiyor. Çok multifaktörlü, en az 50 SPF üstü faktörlü güneş kremlerini kullanmalarını öneriyoruz. Saat 10.00 ila 16.00 arasında dışarı çıkılmamalı. Sadece gebeler için değil, çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olan kişiler için de bunu öneriyoruz." ifadelerine yer verdi.

"Rutin kontroller ihmal edilmemeli"

Gebelikte yapılması gereken rutin kontrollerin önemine dikkat çeken Batmaz, şu ifadeleri kullandı:

"Mutlak suretle ilk gebelik tanısı konduğunda ya da adet gecikmesi olduğunda öncelikli olarak aile hekimlerine giderek gebeliğin olup olmadığını öğrenmeleri gerekiyor. Gebelik varsa ondan sonra kadın doğum doktorlarına gidilmelidir. Çünkü kadın doğum uzmanı sayısı az. Ancak her kişinin bir aile hekimi var. Artık geçmişte olduğu gibi değil. Bu nedenle öncelikli olarak aile hekimine gidip gebeliklerini teyit etmelerini öneriyoruz. Gebelik tanısı konulduğunda yapılan bazı tahliller var, onlar da mutlaka önerilir. Çünkü özellikle tiroid hastalığı ülkemizde çok fazla. Eğer tanı konup tedavi edilmezse, tiroid hastalıklarıyla alakalı bebekte gelişme geriliği olabilir. Anne de gebelik zehirlenmesi diye bilinen hastalıklara yakalanabilir. Bununla beraber gebelik tansiyonuna sebep olabilir, erken doğuma neden olabilir. Ayrıca bebeklerde doğumsal kalıcı hastalıklara sebep olabilecek bazı enfeksiyon hastalıkları var. Bunları da gebelik tanısı konur konmaz biz bu tahlillerin yapılmasını öneriyoruz. Aksi halde düşük vakaları, bebekte gelişme geriliği ve bebek ölümleri olabilir. Bebekte kalıcı bazı hastalıklara da sebep olabilir. Ayrıca hemogram, yani halk arasında yaygın adıyla tam kan sayımı (TKS) tahlili yapılarak kişide kansızlık varsa tanısı konulabiliyor. Ki zaten her 10 kadının 6-7’sinde kansızlık var. Kansızlığın mutlaka tedavi edilmesi gerekiyor. Hem bebek hem anne sağlığı için, anne gelişimi ve bebeğin gelişimi için bu mutlaka elzem bir şey."

Batmaz, "Bununla beraber kan uyuşmazlığı durumu tespit edilmelidir. Eğer kan uyuşmazlığı varsa ona göre bir rota çiziyoruz. Özellikle 11-13’üncü hafta arasında halk arasında ikili tarama, zeka testi diye bilinen testi öneriyoruz. 18-22’nci haftalar arasında detaylı ultrasonun yapılmasını öneriyoruz. 24-28’inci haftalarda şeker taramasını, sonraki haftalarda ayda bir kontrolü öneriyoruz. Ancak 28-30’uncu haftadan sonra haftalık kontrolü öneriyoruz. Çünkü bazı hastalıklar gebelik ilerledikçe ortaya çıkabiliyor. İlk gebelik tanısı konulduğunda olmayabiliyor. Özellikle kalp hastalıkları gebelik ilerledikçe ortaya çıkabiliyor. Haliyle bunlar da belirli takiplerle ancak tanı konulabilecek hastalıklardır." şeklinde ifade etti.

Son olarak Batmaz, ifadelerini şöyle sonlandırdı:

"Bebeklerde gelişme geriliği olabiliyor. Eğer bebekte gelişme geriliği varsa, bunun şiddetine göre biz doğum zamanını planlıyoruz. Çünkü bebek gelişme geriliği yaşıyorsa, anne karnında ölebilir. Annede gebelik şekeri, gebelik tansiyonu varsa, bunların tanısını takiple koyabiliyoruz. Ona göre tedavi ve önlem alabiliyoruz. Eğer vatandaşlarımız, hastalarımız bu takiplerini yapmazlarsa, tanılar geç konulabilir. Geç tanı konulmasıyla beraber anne ölümü, bebek ölümü ve kalıcı hastalık gibi sıkıntılar olabilir. Bunların önlenmesi adına mutlaka düzenli aralıklarla, aile hekimlerinin yönlendirmesiyle kadın doğum hekimlerine muayeneye gitmelerini öneriyoruz." (İLKHA)

{ "vars": { "account": "G-3SZQ7JT08Q" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }