Mardin Peygamber Sevdalıları Derneği tarafından “Kasım Ayı Sahabe Ayı” etkinlikleri kapsamında, “Yolumuzu Aydınlatan Yıldızlar” temasıyla Hazreti Mus'ab Bin Umeyr’in hayatını konu alan bir program düzenlendi.
Artuklu Üniversitesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen program, Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından Özlem Ajans sanatçıları tarafından ezgiler seslendirildi.
Program, Hazreti Mus'ab Bin Umeyr’in hayatını anlatan sinevizyon gösterisi ve ilahilerin seslendirilmesiyle devam etti.
Programa konuşmacı olarak katılan Vakfın Onursal Başkanı Mehmet Göktaş, Gazze’deki direnişin sahabe hayatıyla benzerliğine dikkat çekti.
Göktaş, İslam’ın dünyada hızla yayıldığını belirterek, Müslümanlarının hiçbir zaman ümitsiz olmaması gerektiğini belirtti.
Göktaş, Gazze’deki direnişi sahabe hayatıyla ilişkilendirerek, “Mekke’de hangi sahabe kadın, yavrularının cesetlerini parça parça poşete koyup da ‘İnna lillâhi ve İnna ileyhi rücûn’ demiş? Var mı böyle bir sahne? Bugün Gazze’de Allah’ın dini öyle yaşanıyor ki, öyle güzel yaşanıyor ki; öyle anneler var ki kaç tane çocuğunun cesedini, birini bağrına basmış, birini örtüyor ve nice yavrular annelerinin cesedinin etrafında toplanmışlar. Elhamdülillah, ‘İnna lillâhi ve İnna ileyhi rücûn’ diyorlar. Bunlar böyle basit bir olay değil. İslam tarihinin eski dönemlerinde bu kadar fazla yayılmamıştır. Tamam, Gazze’de 70 binden fazla şehidimiz var. Ancak inanılmalıdır ki bütün kaynaklar, bütün haberler en azından 10 misli; 600 bin, 700 bin insanın İslam’a girdiğini belirtiyor. Bu da Gazze’den, HAMAS’tan, Kassam Tugayları’ndan dolayı; oradaki annelerden, yavrulardan, onların sergilediği Müslümanlıktan dolayı olmuştur.” ifadelerini kullandı.
“Şu anda gerçekten İslam güzel günlerini yaşıyor”
İslam’ın Avrupa’dan hızla yayıldığına dikkat çeken Göktaş, “Öyle sahneler izledik ki, bir Avrupalı bayan elini açarak, ‘Allah’ım, senden şu yavrusunun cesedini kucağına almış, tebessüm eden; İnna lillâhi ve İnna ileyhi rücûn diyen, Elhamdülillah diyen kadının imanını istiyorum. Ona nasıl iman verdiysen, aynı imanı bana vermeni senden istiyorum’ diyor. Ve bu sayı bir, iki, üç ile sınırlı değil. Tarihin hangi döneminde yüz binlerce insan Paris’te, Londra’da, Berlin’de, Barcelona’da toplanıp ‘Özgür Filistin’, ‘Lanet olsun siyonizme’ diye bağıran bir dönem gelmiştir? Böyle bir olay olmuş mudur? Şu anda görünüşte bombalar altında mağlup zannediyoruz kendimizi, ama Allahu Teâlâ, ‘Size savaş yazılmıştır. Siz bunu kötü görseniz de kerih görseniz de umulur ki sizin kötü gördüğünüz şey hayırdır ve bazen de sizin hayır gördüğünüz şeyde şer vardır’ buyuruyor. O günleri bir daha yaşıyoruz. Tabii ki üzülüyoruz, içimiz yanıyor; hele hele bir şeyler yapamamaktan dolayı içimiz yanıyor. Ancak şu anda gerçekten İslam güzel günlerini yaşıyor. Avrupa’nın başkentlerinde öylesine eylemler oluyor ve o arada Müslümanlar namaz kılarken Hristiyan gençler de namaza katılıyorlar. Katılmayanların bir kısmı da, bu namaz kılanlara saldırı olmasın diye el ele tutuşmuşlar. Berlin’de, Paris’te, Londra’da… Bu basit bir olay değil; yumuşama oluyor, daha da ileriye gidecek. Bundan sonra dünyanın bütün stadyumları ‘Özgür Filistin’ diye haykıracak. Bugün Kassam Tugayları savaşı, zannettiğimiz gibi basitçe kazanamadı.” şeklinde konuştu.
Gazze’nin, HAMAS’ın sürekli kazandığını belirten Göktaş, şu ifadelere yer verdi: "Yüce Allah bizim Gazze’de bir özgürlük istediğimizi biliyor; ama O, dünya siyonizminin yerle bir olmasını, Amerika emperyalizminin yerle bir olmasını istiyor. Bunun için savaş biraz zor oluyor. Dünyanın en büyük şehirlerinden ve dünyanın en büyük Yahudi şehri, dünyanın en büyük siyonist şehri New York oldu. Orada seçimleri Gazze kazandı, Kassam Tugayları kazandı. Orada seçilen adam, yarım yamalak Müslüman da olsa, şunu dedi: ‘Eğer Netanyahu denilen şahıs buraya gelirse onu tutuklayacağım’ dedi ve Trump’ın Amerika’sı onu seçti. Bundan daha büyük bir zafer olabilir mi? Bu aynı zamanda Trump denilen firavuna karşı da kazanılmış bir savaş. Bunun arkası gelecek, daha devam edecek. Kassam Tugayları şu tür insanları seçiyor: Madde 1: 17 yaşından yukarı olacak. Madde 2: Hafız olacak. Özellikle bir tek vakit namazı kazaya kalmamış olacak; yoksa kabul etmiyorlar. Her biri aynı zamanda ciddi anlamda bilgisayar ve yapay zekâyı çok iyi kullanarak, o Yasin füzelerini yapacak gençler yetiştiriliyor. Bu basit bir hareket değildir. Dünyanın bombası yağdı diye teslim oldu mu, beyaz bayrak çekti mi Kassam? Kâfir sadece yukarıdan bombalıyor; aşağıya inemiyor. Mücahit, yiğitlerle burun buruna gelemiyor. Onun için kimse moralini bozmasın.”
Göktaş, dünyada gelmekte olan bir İslam’ın olduğunu vurgulayarak, “Tarih boyunca bu gibi durumlarda Müslümanların moralini bozan çok insanlar oldu. Allah bize her zaman zahiri bir galibiyet vermemiş olabilir; ancak Allahu Teâlâ bu ümmete, bu insanlara öyle şeyler verdi ki bugün dünyada gelmekte olan bir İslam var. Gitmekte olan bir İslam yok. Bana inanmıyorsanız Amerika’ya, Rusya’ya, siyonizme, Avrupa’ya sorun. Deyin ki ‘Senin bu dünyada şu anda en çok korktuğum tehlike nedir?’ Vallahi hepsinin defterlerinin birinci maddesinde İslam vardır. İslam geliyor; İslam’dan korkuyorlar. Bu böylesine kesindir. Böylesine, Allah’ın izniyle gerçektir.” dedi.
“Mus'ab, sadece Uhud’da şehit olduğu için değil, öyle bir şeref verdi ki Medine’yi Müslüman yaptı”
Konuşmalarını Mus'ab bin Umeyr’in İslami yaşantısı ile sonlandıran Göktaş, şöyle konuştu: “Mus’ab bin Umeyr öyle bir yiğitti, öyle güzeldi ki çok yakışıklıydı. Elbiselerinin en güzelini, özellikle annesi Yemen’den gelen elbiselerden; ayakkabısına kadar satın alırdı. Böylesine Mekke’nin göz bebeği idi. Ondan sonra ne oldu? Annesine göre bir mecnuunn peşine düştü. Sefil oldu, bir de öldü. Ona kefen bulamadılar. Annesi bu şekilde anlatıyor: Peygamber Efendimize karşı savaşmak için o da Uhud’a gelmişti. Oğlunun Müslüman oluşuna tahammül edemedi. Öteki oğluna da Uhud savaşında İslam’ın sancağı, Peygamber’in sancağı Mus’ab’ın elindeydi. Kâfirlerin sancağı da Mus’ab’ın küçük kardeşinin elindeydi. Allah onların isimlerini de unutturdu, nesillerini de unutturdu; ama kıyamet gününe kadar yaşayacak olan bir Mus’ab var. Mus’ab, sadece Uhud’da şehit olduğu için değil, öyle bir şeref verdi ki Medine’yi Müslüman yaptı. Evs ve Hazrec kabilesini gece gündüz dolaşıp anlata anlata Müslüman yaptı. Ondan sonra Allah’ın Resulü’ne teslim etti. Peygamberin elçilerinden, resullerinden en ciddisidir Mus’ab bin Umeyr. Allahu Teâlâ bizlere Mus’ab gibi olmayı nasip etsin.”
Program, yapılan dua ile nihayete erdi. (İLKHA)