Röportaj

Psikolojik Danışman Akdağ: İman kimlik inşasının en temel meselesidir

Psikolojik Danışman Feyzullah Akdağ, iman, kimlik ve anlam arasındaki bağın önemine dikkat çekerek, iman eksikliğinin gençlerde kimlik kaybına ve toplumsal sorunlara yol açtığını belirtti.

Psikolojik Danışman Feyzullah Akdağ, günümüzde gençlerin hem bireysel hem de toplumsal düzeyde karşılaştıkları kimlik ve anlam arayışının temelinde, çoğu zaman göz ardı edilen bir boşluğun, yani iman eksikliğinin bulunduğunu ifade etti.

Akdağ, inanç ile kimlik arasındaki derin bağa dikkat çekerek, yalnızca dini aidiyet veya ideolojik bağlar üzerinden değil, her bireyin hayatında var olan içsel inanç dinamiğinin kimlik inşasında belirleyici bir rol oynadığını vurguladı.

 İmanın, kişinin kendisini bir varlığa veya doğru bir çizgiye bağlayarak kendi kimliğini oluşturmasında merkezi bir işlev gördüğünü aktaran Akdağ, bu bağın kaybolmasının hem ahlaki hem de psikolojik zeminde ciddi tahribatlara yol açtığını söyledi.

İnsan hayatında ahlak dizgesinin, yalnızca bireysel vicdanın inisiyatifine bırakılacak kadar basit bir mesele olmadığını ifade eden Akdağ, doğruluk ve yanlışlık kavramlarının toplumsal ve manevi bir referans çerçevesi üzerinden şekillenmesi gerektiğini belirtti.

Modern çağ ve postmodern hayat koşullarında, iman, kimlik ve anlam arasındaki bağlantı halkalarının kopmuş olduğunu, bu kopukluğun ise gençlerin ve toplumun büyük bir kısmının anlamsız bir boşlukta yaşamalarına sebep olduğunu dile getirdi.

Akdağ, Müslüman bireyler için doğruluğundan şüphe edilmediği inançların varlığının, sağlıklı bir kişilik inşası ve güçlü bir kimlik için vazgeçilmez olduğunu ifade ederek, bu bağın eksikliğinin ise bireyde derin bir boşluk ve yönsüzlük oluşturduğunu belirtti.

“İnanç eksikliği ve kimlik kaybı arasında ciddi bir ilişki var”

Akdağ, “İnanç eksikliği ve kimlik kaybı arasında ciddi bir ilişki var. İnanç eksikliği demeyi pek doğru bulmuyorum. İnsan hangi dine, ideolojiye yahut hiçbir ideolojiye kendisinin mensup olduğunu düşünmese bile inancı her türlü vardır. Günlük hayatta herhangi bir şey hakkında olabileceğine dair düşünceler ve duygularla insan yaşar. İnançtan kastımız budur. İnanç kaybı değil de iman boşluğu demek daha doğru olur.” dedi.

“İman, kimliği oluşturan en temel meseledir”

İmanın anlamına vurgu yapan Akdağ, “İman herhangi bir şüpheye yer bırakmayacak derecede varlığına ve doğruluğuna inanılan şeydir. Bu maalesef günümüzde gittikçe azalan, etkisini kaybeden ve etkisini kaybettikçe de günlük hayatta bireysel ve sosyal manada büyük yıkımlarını gördüğümüz bir olay. İnanç boşluğundan ziyade iman boşluğu ve azalması var. İman temelde nedir ve kimlikten nasıl bir faydası vardır? Aslında iman kimliği oluşturan en temel meseledir.” ifadelerini kullandı.

“İman bir intisaptır, iman bir bağlanmadır”

Bediüzzaman Said Nursi’nin iman tanımına değinen Akdağ, “İman bir intisaptır diyor Bediüzzaman Hazretleri. İman bir bağlanmadır. İnsan kendini bir yerlere nispet eder iman ile. Böylece insan kendi kimlik inşasını başlatmış olur. Kendini intisap ettiği yerde doğruluğundan şüphe duymadığından dolayı ahlak dizgesini ona göre oluşturur. İmanı olmayan bir insanın maalesef düzgün bir ahlak dizgesi de yoktur.” şeklinde konuştu.

“Ahlak kişinin şahsına bırakılmayacak kadar önemlidir”

Ahlakın bireysel vicdana bırakılacak kadar basit bir mesele olmadığını belirten Akdağ, “Ahlak dizgesi kendi dışarısında bulunan birileri tarafından ‘bu doğru, bu yanlıştır’ diye öğretilmesi lazım. İnsan tek başına bir şeyin doğruluğuna ve yanlışlığına kendi vicdanına bırakılmayacak kadar önemli bir meseledir ahlak. Gazze'deki soykırımı görüyoruz, dünyanın gözü önünde göz göre göre soykırım yapıyor vahşiler. Bu vahşetin sorumluları kendi vicdanında rahat olduklarını söylüyorlar. Bu nasıl bir vicdan dizgesi. Bu nasıl bir ahlak değeri olarak görülebilir. Kişinin şahsına bırakılmayacak kadar önemlidir ahlak dizgesi. İman dediğimiz olay kimlik inşasının en temel meselesi dediğimizde bunu kastediyoruz.” ifadelerini kullandı.

“İman kimliği, kimlik ise anlamı sağlıyor”

İmanın insana ahlak ve anlam kazandırdığını kaydeden Akdağ, “Bağlandığımız yer bize doğrunun ve yanlışın ne olduğunu, eksiğin ve hatanın ne olduğunu anlatan ve bizim dışımızda oluşmuş bir ahlak dizgesine sahiptir. İmanla bağlantıyı sağladığımız anda bu ahlak dizgisine uymayı da kabul etmiş sayılırız ve haliyle ona göre yaşamaya çalışırız. Bu da bize bir anlam sağlar. İman kimliği, kimlik ise anlamı sağlıyor.” diye konuştu.

“Modern dünyada insan anlamsız bir dehlizde yüzüyor”

Modern çağda iman, kimlik ve anlam arasındaki bağın zayıfladığına dikkat çeken Akdağ, “Maalesef günümüz modern hayatında postmodern çağda iman, kimlik ve anlam zincirini kaybetmiş durumdayız. Bunları birbirine bağlayan halkaları kopardığımız için şu an modern dünyada debelenen insan anlamsız bir dehlizde yüzüyor. Anlık hazlar peşinde koşmaya başlıyor ve bir şekilde kendisini avutmaya çalışıyor fakat avutamıyor. Tabiri caizse deniz suyuyla susuzluğunu gidermeye çalışıyor.” dedi.

“İman, sağlıklı bir kişilik ve güçlü bir kimlik vaat ediyor”

Bu noktada Müslümanlara büyük sorumluluk düştüğünü dile getiren Akdağ, “Biz bu konuda bozulmuş psikolojilere, sosyolojilere ve bozulan dünya düzenine tekrardan iman, kimlik ve anlam dizgesini hatırlatmamız lazım. Her şeyin temelinde doğruluğundan şüphe etmediğimiz şeylere iman etmemiz lazım. Müslümanlar olarak doğruluğundan şüphe etmediğimiz amentü billahımız vardır. Bunlardan şek ve şüphe etmeyiz. İşte bu bize anlamlı bir hayat, sağlıklı bir kişilik, güçlü bir kimlik vaat ediyor ve bunu sağlıyor.” dedi.

“İman zayıflayınca gençler anlamsızlığa sürükleniyor”

İman boşluğunun yıkıcı etkilerine değinen Akdağ, “Bunlardan şüphe ettiğimiz takdirde bize yapılacak temel şey maalesef güçsüz bir kimlik, çökmüş bir dünya, çökmüş bir psikoloji oluyor. Maalesef gençlik dönemi de kimlik ve anlam arama dönemi. İman sağlam olmayınca haliyle kimlik de güçlenmiyor. Bunun getirdiği anlamsızlık oluşmaya başlıyor. Dünya gençliğinin bütün yaşadığı sorunların temelinde iman eksikliği ve bununla beraber kimlik inşasındaki sorunları ve anlamsızlık görünüyor. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu idrak edemeyen genç kararsız bir hayat yaşamaya başlıyor.” şeklinde konuştu.

“Mümin kararlıdır, mümin olmayan kararsızdır”

Müminin kararlı olduğuna vurgu yapan Akdağ, “Mümin kimdir diye soracak olursanız mümin kararlıdır, mümin olmayan ise kararsızdır. Müminin içeceği şeyler bellidir, içmeyeceği şeyler bellidir. Mümin olmayanın ise içmeyeceği şeyler belli değildir, içeceği şeyler de belli değildir. İman etmiş kişi gideceği yerleri bellidir, gitmeyeceği yerleri bellidir. İman sahibi olmayan bir gencin gideceği ve gitmeyeceği yerler belli değildir. Anlık zevklere, durumuna göre karar vermektedir.” dedi.

“Çocuklarımıza imanı anlatırken, onlara kimlik ve kişilik oluşturuyoruz”

Çocuklara imanın anlatılması gerektiğini vurgulayan Akdağ, “Müminin söyleyeceği ve söylemeyecekleri, hayattaki duruşu, dünya meselelerine bakışı ve omurgası belliyken; mümin olmayan kişinin şahsiyeti yaşadığı andaki duruma göre şekillenmektedir. Çocuklarımıza imanı anlatırken onlara aslında kimlik ve kişilik oluşturuyor, anlamlı bir hayat vadediyoruz. Bunu anlatamadığımız takdirde gençler büyüdüğünde maalesef kendi arzu ve isteklerine, vicdan ve ahlaki bir dizge olmadan o anki durumuna kalmıştır. Kendisini ne mutlu ediyorsa o tarafa gidiyor. Onlar için hoşlarına giden şey iyidir. Hedonist bir bakış açısına doğru yöneliyor. Ahlak, Zat-ı Zülcelal tarafından bize vadedilmiş, ‘bu doğrudur, bu yanlıştır’ denilerek insanın uyması gereken şeydir. Kimlik bu şekilde inşa olur, aynı zamanda anlamlı hayat da kimlik vesilesiyle ortaya çıkar. Bizim yapacağımız temel şey; iman, kimlik ve anlam arasındaki bu üçlü ilişkiyi farkında olarak, bilerek ve isteyerek, kasıtlı bir şekilde evlatlarımıza daha küçükken anlatmaya başlamamız lazım.” ifadelerini kullandı. (İLKHA)

{ "vars": { "account": "G-3SZQ7JT08Q" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }