Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Kaan Demirbaş, Türkiye’de günlük şeker tüketiminin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sınırlarının üç katına ulaştığını belirterek, yüksek şeker alımının hem yetişkinlerde hem de çocuklarda ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını söyledi.
Dr. Demirbaş, şekerin yalnızca fazla tüketildiğinde zarar veren basit bir besin olmadığını, aynı zamanda bağımlılık benzeri etkiler oluşturduğunu vurguladı.
Demirbaş, şekerin doğada çok farklı formlarda bulunduğunu hatırlatarak, "Şeker doğada çok farklı formlarda bulunabiliyor. Ama basit olarak bizim üç tane şekerimiz var aslında. Glükoz, fruktoz ve galaktoz. Sonra bunların kombinasyonları veya kompleks şekerler dediğimiz, dışarıdan başka maddeler eklenerek oluşan şekerler vardır. Temel amacımız, glükozun günlük kullanımda belirli bir düzeyi geçmemesidir. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği rakam, yetişkinler için 30-35 gramdan fazla alınmaması, çocuklar için ise 25 gramı geçmemesidir.”
Ancak Türkiye’de bu sınırların ciddi şekilde aşıldığını belirten Demirbaş, “Biz günlük yediğimiz, içtiğimiz, çayımıza kattığımız şekerlerle bu oranı 90-100 grama kadar çıkarıyoruz. Neredeyse 3 kat fazla şeker tüketiyoruz.” dedi.
“Her 9 kişiden biri şeker hastası”
Şeker tüketiminin dünya çapında ve Türkiye’de ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getirdiğini ifade eden Demirbaş, DSÖ verilerine dikkat çekerek şunları söyledi:
“Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, dünyada 540 milyondan fazla şeker hastası var. Türkiye’de ise bu sayı 9 milyondan fazla. Yani biz şeker hastalığı açısından riskli bir toplumuz. Ülkemizde her 9 kişiden biri şeker hastalığıyla mücadele ediyor. Bu nedenle şeker tüketimine dikkat etmemiz gerekiyor çünkü kısa ve uzun vadede ciddi etkileri bulunuyor.”
Yüksek şeker vücudu zehir gibi etkiliyor
Aşırı şeker tüketiminin vücuttaki dengeleri bozduğunu anlatan Demirbaş, şekerin her hücreyi etkileyebildiğini ve “fazlasının zehir gibi düşünülmesi” gerektiğini vurguladı.
Demirbaş, "Yüksek şeker alımı, kandaki normal şeker miktarında bozulmaya neden oluyor. Kan şekerini vücut ayarlayamaz hale geliyor. Ya çok yükseliyor ya da vücut bunu azaltmaya çalışırken insülin hormonunu fazla kullanıyor ve bu süreç çeşitli hastalıklara yol açıyor. Şekerin fazlasını bir zehir gibi düşünün. Vücuttaki tüm hücreler şekeri kullandığı için şeker her yeri etkileyebiliyor.”
Yüksek şeker tüketiminin ilk etkilerinden birinin diş çürükleri olduğuna değinen Demirbaş, çocukların bu konuda çok daha hassas olduğunu söyledi.
Obezite ve tip 2 diyabetin zeminini hazırlıyor
Fazla şeker alan vücudun bunu enerji olarak kullanmak yerine yağ olarak depoladığını anlatan Demirbaş, obezitenin temel nedenlerinden birinin yüksek şeker tüketimi olduğunu ifade ederek, "Yüksek şeker alındığında vücut bunu aşırı kullanmak istemez. Atmak da istemez çünkü temel bir enerji kaynağıdır. Bu durumda şekeri yağ olarak depolamaya başlar. Yüksek şeker tüketimi bu yüzden obeziteye neden olur. Vücutta yağ oranı arttıkça insülin hormonunun etkisi azalır. Yağ hücrelerinden salınan bazı maddeler insülin direnci denilen tabloyu oluşturur ve buna bağlı olarak şeker hastalığı ortaya çıkar.”
Bu sürecin sonunda tip 2 diyabetin geliştiğini belirten Demirbaş, uzun vadede damar yapılarının da bozulduğunu, kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon ve felç riskinin arttığını söyledi.
“Şeker bağımlılık gibi bir etki yapıyor”
Demirbaş, son olarak şu uyarılarda bulundu:
“Şeker bağımlılığı dediğimiz bir süreç başlar. Çünkü şekerin beyindeki ödül merkezini uyarma özelliği vardır. Dopamin salınımını artırır ve vücut şekeri bir ödül olarak algılayarak tekrar ister. Bir zaman sonra kişi, tıpkı tütün ve uyuşturucu maddelerde olduğu gibi, aldığı şekerden aynı hazza ulaşamaz hale gelir. Daha yüksek miktarlarda tüketmeye başlar. Bir paket çikolata yetmez, ikincisi, üçüncüsü gelir. Bir şişe kola yetmez, ikinci şişeye geçilir. Dopamin ihtiyacı arttıkça tüketim de artar. İşte biz buna şeker bağımlılığı diyoruz.” (İLKHA)