Çocuk Gelişimi ve Aile Danışmanı Dilan Aslan, teknolojik çağda çocukların daha sağlıklı yetiştirilmesi için İLKHA mikrofonuna önemli değerlendirmelerde bulundu.

Dijital çağda çocukların sınır tanımama eğilimleri, ebeveynlerin çocuklara aşırı özgürlük tanımasından kaynaklandığını belirten Aslan, bu durumun çocuklarda doyumsuzluk, iletişimsizlik, dikkat eksikliği ve sosyal-duygusal gelişimde zayıflık gibi sonuçlar doğurduğunu kaydetti.

Disiplinin şiddet olarak algılanmaması gerektiğini vurgulayan Aslan “Disiplinin şiddet olarak algılanmasının temel sebebi, çocukların sert bir üslupla ya da yüksek ses tonuyla karşılaştıklarında ürkmeleri ve korkmalarıdır.” dedi.

STK'lardan çağrı: Gazze'yi unutmak zulme ortak olmaktır
STK'lardan çağrı: Gazze'yi unutmak zulme ortak olmaktır
İçeriği Görüntüle

Aslan “Toplumda ebeveynler, geçmişte yaşadıkları sıkıntıların aynısını çocuklarının yaşamaması için, çocuklara özgürlük adı altında bir sınırsızlık tanımaktadırlar. Bundan kaynaklı olarak da çocuklar sürekli özgür bir ortamda kendilerini ifade etmek istemektedirler. Evet, çocuklarımız kendilerini ifade etmek isteyeceklerdir, biz de bunu istiyoruz. Ancak her şeyin saygı çerçevesinde olması gerekmektedir. Maalesef toplumumuzda özgürlük adı altında çocukların kural tanımaması, kendilerini geliştirememesi ve bunun sonucunda da bir doyumsuzluk hali ortaya çıkmaktadır. Geçmişte bizim yaşayamadığımız şeyleri çocuklarımızın yaşamasını hepimiz isteriz; ancak bunlar bir sınır çerçevesinde, özgürlük içerisinde, susarak değil bilinçle sağlanmalıdır. Bu sayede daha verimli ve üretken bireyler yetiştirilebilir.” şeklinde konuştu.

“Sınır koymak sevgisizlik değildir”

Ailelerin çocuklarına sınır koymak ile sevgisiz büyütmek arasındaki farka değinen Aslan “Ailelerin çoğu, sınır koyduklarında çocuklarının kendilerini sevmediğini düşünmektedir. Oysa ki sınır koyarak da çocuklara sevgimizi ulaştırabiliriz. Çocuklar, çevrelerinde şiddet gören çocukları da hoşgörülü ebeveynlere sahip olan çocukları da gözlemleyebiliyor. Kimi sevip kimi sevmediğini bilen bireyler olarak gelişiyorlar. Bu nedenle, sınır adı altında çocukla kurulan iletişim, etkili ve sağlıklı bir iletişimle birleştiğinde, özgürlük kuralsızlığa dönüşmeyecektir. Her şeyin temelinde sevgi vardır; ancak bu sevgi, ‘Her şeyi yapsın’, ‘Ben yapamadım, o yapsın’ anlayışıyla olmamalıdır. Bu bakış açısıyla çocuklara her istediklerini almak, yalnızca çocuklarda bir doyumsuzluk hali oluşturmaktadır.” ifadelerini aktardı.

“Modern ebeveynlik değil, çocukları anlayan, onlara sınır çizen bir ebeveynlik”

Aslan, modern ebeveynlik anlayışından ziyade çocukları anlayan, onlara sınır çizen bir ebeveynlik modelinin benimsenmesi gerektiğini ifade ederek “Ebeveynler, geçmişten gelen durumları ve eksiklikleri telafi etmek amacıyla modern bir ebeveynlik anlayışı geliştirmektedir. ‘Gitmediğimiz spora çocuğumuz gitsin, almadığımız eğitimi o alsın’ gibi düşüncelerle, her şeyi bir anda çocuğa yüklemektedirler. Bu durum, çocuğu adeta piyasaya sürme yaklaşımına dönüşmektedir. Elbette her çocuğun bir potansiyeli vardır; ancak bu potansiyelin üzerine çıkmak, çocuğu bir yarış ortamına sokmak anlamına gelmektedir. Bu sebeple, modern ebeveynlik anlayışından ziyade çocuklarını anlayan, onlara sınır çizen bir ebeveynlik modeli benimsenmelidir. Özgürlük sınır dahilinde de mümkündür.” şeklinde belirtti.

Ebeveynlerin, çocuklarıyla arkadaş değil, lider modelinde bir ilişki kurmaları gerektiğini vurgulayan Aslan “Çocuklarımızın arkadaş değil, lidere ihtiyaçları vardır. Çünkü bizi model alıyorlar. Çocuklara neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlatırsak, bir arkadaş ortamına ancak o zaman sağlıklı bir şekilde ulaşabilirler. Liderlik modelini kapsayan bir yaklaşımda çocuklar, doğruyu ve yanlışı ayırt edebilir; model aldığı kişiyle arkadaşlığı da pekiştirebilir. Bu arkadaşlık, ‘Her yanlışı hallederiz’ tarzı bir sorumsuzluğu değil; rehberliği kapsamalıdır. Aksi halde özgürlük adı altında sınırsızlık ve kuralsızlık gelişir. Bu nedenle ailelerin, çocuklarına liderliği öğretmeleri gerekmektedir ki doğru-yanlış çatışması yaşamadan sağlıklı bireyler yetiştirilebilsin.” dedi.

Disiplinin şiddet olarak algılanmaması gerektiğini de vurgulayan Aslan “Disiplinin şiddet olarak algılanmasının temel sebebi, çocukların sert bir üslupla ya da yüksek ses tonuyla karşılaştıklarında ürkmeleri ve korkmalarıdır. Bu da ebeveynin ‘Çocuk benden korkuyor’ düşüncesini doğurur. Oysa ki çocuklarla sağlıklı bir iletişim kurmak esastır. Elbette yeri geldiğinde ses tonu da yükselebilir; çünkü biz çocuklarımızın arkadaşı değiliz. Ebeveyn olduğumuzun farkında olmaları gerekir. Fiziksel veya psikolojik şiddete kesinlikle başvurulmamalıdır; ancak çocukların ebeveynlerinden bir miktar çekinmeleri de sağlıklı sınırların bir göstergesidir. Bu sınırı aile ilişkilerinde belirlemek önemlidir.” diye konuştu.

“Dijital çağın çocukları: doyumsuzluk ve dikkat eksikliği”

Aslan, dijital çağın çocukları üzerindeki etkilerine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

“Dijital çağda çocukların sınır tanımama eğilimleri, ebeveynlerin çocuklara aşırı özgürlük tanımasından kaynaklanmaktadır. Bu durum çocuklarda doyumsuzluk, iletişimsizlik, dikkat eksikliği ve sosyal-duygusal gelişimde zayıflık gibi sonuçlar doğurmaktadır. Çocuklar dikkatlerini yoğunlaştıramamakta, bu da eğitim ve akademik hayatlarına olumsuz yansımaktadır. Yerlerinde duramayan, öğretmenleriyle bağ kuramayan çocuklar gözlemlenmektedir. Çünkü sevgi ihtiyacını teknolojik araçlardan karşılamaya çalışmaktadırlar. Bu da doyumsuzluk duygusunu derinleştirmektedir. Bu nedenle her şeyde sınır ve kurallar koymak, çocukların daha sağlıklı bir geleceğe ulaşmaları için hayati öneme sahiptir. Sınır koymak, sevgisizliğin değil, iyi bir ebeveynliğin göstergesidir.” (İLKHA)

Kaynak: İLKHA