Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM) 28. Dönem 4. Yasama Yılı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurul’da yaptığı konuşma ile başladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında her Meclis açılışında, yeni yasama yılının ilk gününde, bundan 105 yıl önceki o heyecanı, o tarifsiz gururu yaşadıklarını söyledi.

Halkın doğrudan oylarıyla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak bu kürsüde, yani milletin kürsüsünde, herkesle aynı heyecanı tattığını; gururuna ortak olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyduğunu ifade eden Erdoğan, "Meclisimizin yeni yasama yılının milletvekillerimiz, ülkemiz, milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Kuruluşundan itibaren bu yüce çatı altında görev yapmış, ülkesine ve milletine samimiyetle hizmet etmiş, ama artık aramızda olmayan tüm milletvekillerimizi rahmetle anıyorum. Bilhassa milletin emanetine leke sürdürmedikleri için canlarına kastedilen Ali Şükrü Bey’in, Adnan Menderes’in, Hasan Polatkan’ın, Fatin Rüştü Zorlu’nun aziz hatıralarını burada kemal- i hürmetle selamlıyorum." dedi.

1 Ekim 2024’te başlayan ve 21 Temmuz 2025’te sona eren 28’inci Dönem 3’üncü Yasama Yılı'nın; ülkede, bölgede ve dünyada tarihî gelişmelerin vuku bulduğu bir dönemde, yoğun bir çalışma takvimine sahne olduğunu ifade eden Erdoğan, "Meclisimiz; gerek yasama ve komisyon gerekse parlamenter diplomasi alanındaki faaliyetleriyle, milletimizin iradesini en güzel şekilde temsil etti. Bunun için Gazi Meclisimizin tüm mensuplarına, bu çatı altında görev yapan tüm personele şahsım, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum." diye ekledi.

Erdoğan, şunları kaydetti:

"Aynı şekilde önümüzdeki yaklaşık 10 ay boyunca; Teklifleriyle… Önergeleriyle… Yapıcı tenkitleriyle… Ufuk açıcı değerlendirmeleriyle… Siyasetin kalitesini artıran fikirleriyle… Yasama faaliyetlerine katkı sunacak her bir parlamenterimize, siyasi parti ayrımı yapmaksızın şimdiden minnettarlığımızı iletiyorum.

Millî egemenliğin temsil ve tecelli makamı olan Türkiye Büyük Millet Meclisimizin, 4’üncü ve sonraki yasama yıllarında da aynı ruh, aynı kararlılık ve elbette aynı fedakârlıkla çalışacağına yürekten inanıyorum.

Her zaman söylediğimiz gibi aslolan, milletin ve memleketin esenliğidir, huzurudur, bu aziz millete hayırlı hizmetler ve eserler kazandırabilmektir.

Aslolan, vatandaşı olmaktan şeref duyduğumuz Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet mesut, muvaffak ve muzaffer kılabilmektir. Aslolan, Türkiye Yüzyılı hedeflerimizi kuvveden fiile çıkarmak için canla başla çalışmak, gecesini gündüzüne katabilmektir. Bu mücadele, iktidar ve ittifak olarak sadece bizim görevimiz değildir."

"Filistin tezkeresi zulme göz yumanlar ve gaflet çukurunda boğulanlar için çok güçlü bir mesaj teşkil etmiştir"

Meşruiyetini doğrudan doğruya milletten alan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin daima hakkın, haklının ve mazlumun yanında yer aldığını ifade eden Erdoğan, "israil yönetiminin Gazze’de ve Filistin’in diğer bölgelerinde iki yıldır sürdürdüğü soykırıma, bölgede estirdiği devlet terörüne en güçlü tepki 86 milyon vatandaşımızın temsil edildiği bu koltuklardan yükseldi. Gazze’deki 'toplu kıyıma' karşı sergilediği tavizsiz tavırla milletimizin vicdanına tercüman olan Meclisimiz, yayımladığı yedi ortak bildiriyle farkını ortaya koymuştur. Özellikle Genel Kurul tarafından 29 Ağustos’ta kabul edilen 'israilin Filistin Halkına Yaptığı Soykırım Hakkında Tezkere' zulme göz yumanlar ve gaflet çukurunda boğulanlar için çok güçlü bir mesaj teşkil etmiştir. Filistin'i Destekleyen Parlamentolar Grubu bünyesindeki çalışmalar da Gazze ve Filistin diplomasisi bağlamında Meclisimizin bir diğer başarısıdır. Hasılı bu yüce çatı Gazze sınavını tarihimize ve millî seciyemize yaraşır biçimde, tam ve eksiksiz şekilde iftiharla vermiştir. Filistinli mazlumlarla dayanışma sergileyen siyasi partilerimize ve değerli milletvekillerimize kalpten teşekkür ediyorum. Rabbim hepinizden razı olsun." şeklinde konuştu.

"Filistin’in ve ilk kıblemiz Kudüs-ü Şerif’in hakkını korkusuzca savunmaya devam edeceğiz"

Geçen hafta Birleşmiş Milletler 80’inci Genel Kurulu başta olmak üzere her platformda, Filistin davasının gür sesi olduklarını söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şahsımızı, hükûmetimizi ve ülkemizi hedef alan karalama kampanyaları karşısında izzetli duruşumuzu en güçlü şekilde muhafaza ettik.

Dünyanın en modern silahlarıyla topraklarına saldıran işgal kuvvetlerine kahramanca direnen Gazze’nin yiğit evlatlarını asla yalnız bırakmadık.

Gazze’ye 102 bin tonu aşan insani yardım ulaştırarak… İsrail’le ticareti bundan 1,5 yıl önce tamamen keserek…

Uluslararası Adalet Divanı’nda açılan Soykırım Davasına müdahil olarak…

Daha burada sayamayacağımız nice diplomatik, hukuki, ekonomik adımla, Allah’a hamdolsun, Gazzeli kardeşlerimizin yanında dimdik durduk.

Türkiye’nin çabalarının en yakın şahidi Gazzeli kardeşlerimizdir. Filistin halkı bizim kendileri için neler yaptığımızı, nasıl bir özveriyle gayret ettiğimizi çok ama çok iyi bilmektedir.

Ancak buna rağmen, ülkemizin ve hükûmetimizin bu konuda sicili hiç de parlak olmayan çevrelerden gelen haksız ve hadsiz eleştirilere maruz kaldığını görüyor, bundan dolayı büyük üzüntü duyuyoruz.

Ne şahsımız ne de birlikte yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız, birileri gibi Filistin davasıyla iki yıl önce tanışmadık. Biz bu davaya ömrümüzü adadık.

Allah izin verirse son nefesimize kadar da Filistin’in ve ilk kıblemiz Kudüs-ü Şerif’in hakkını korkusuzca savunmaya devam edeceğiz. Şundan hiçbir şüphe duymuyorum:

İnşallah tarih, Gazze’deki bu omurgalı duruşumuz sebebiyle Türkiye Cumhuriyeti’ni çağının vicdan abidesi olarak altın harflerle yazacaktır."

"Nehirden denize' barışın, huzurun ve güvenliğin hâkim olduğu güzel günleri de göreceğimize tüm kalbimle inanıyorum"

Amerikan Başkanı Trump’la gerçekleştirdikleri görüşmede de Gazze’de akan kanın durdurulmasının gündemlerinin ilk sırasında olduğunu aktaran Erdoğan, "Bu konuda tekliflerimizi yaptık, çıkış yollarını gösterdik, kalıcı barış için nelere ihtiyaç duyulduğunu çok net biçimde ortaya koyduk. Bizim ilkemiz şudur: Savaşın kazananı, adil bir barışın kaybedeni olmaz. Filistinli kardeşlerimiz onurlu mücadeleleriyle barışı ve huzuru dünyada en fazla hak eden millettir. Hak ettikleri o kalıcı barış ortamıyla Filistinlileri buluşturmak önce İslam dünyasının sonra da uluslararası toplumun Gazze’ye borcudur. Gazze kana, gözyaşına ve yıkıma artık doymuştur. Bu utanç, bir an önce son bulmalıdır. Biz tek bir masumun daha hayattan kopartılmasını, tek bir çocuğun daha açlıktan ölmesini, Gazze’ye tek bir bombanın daha düşmesini istemiyoruz. Türkiye olarak bunun için çalışmaya tüm gücümüzle devam edeceğiz. 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan, bağımsız, egemen, toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin Devleti kuruluncaya kadar, inşallah, mücadelemiz sürecek. Yaşanan onca acıya, oluk oluk akıtılan onca masum kanına rağmen umudumuzu muhafaza ediyoruz.

Nasıl ki 14 yıllık karanlığın ardından Suriye’nin özgürlüğüne kavuştuğunu görmeyi Rabbim bizlere nasip ettiyse… İnşallah 'nehirden denize' barışın, huzurun ve güvenliğin hâkim olduğu güzel günleri de göreceğimize tüm kalbimle inanıyorum. Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimize de buradan dayanışma mesajlarımızı gönderiyor; her zaman yanlarında olan Türkiye’nin, inşallah, bundan sonra da yanlarında olmaya devam edeceğini önemle ifade ediyorum." şeklinde konuştu.

"Terör belası, böylece bitme noktasına gelmiştir"

Terörsüz Türkiye Komisyonu, hukukçuları dinleyecek
Terörsüz Türkiye Komisyonu, hukukçuları dinleyecek
İçeriği Görüntüle

Geride bıraktıkları bir yıl içinde, terörsüz Türkiye hedefine yönelik tarihî nitelikte adımlar atıldığını, önemli mesafeler alındığını kaydeden Erdoğan, "Geride bıraktığımız bir yıl içinde terör örgütü saldırılarını durdurmuş, kendisini feshettiğini açıklamış, sembolik bir törenle silahlarını yakmıştır. 1984’ten bu yana hem on binlerce can kaybına hem de 2 trilyon dolarlık ekonomik kayba yol açan terör belası, böylece bitme noktasına gelmiştir. Sürecin son derece hassas olduğunun farkındayız ancak en başından itibaren olumlu bakıyoruz, olumlu bakmak için çaba sarf ediyoruz. Buradan, Meclis kürsüsünden tekrar ifade etmek isterim: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hiçbir dünyevi güç karşısında diz çökmez, boyun eğmez, taviz vermez ve egemenliğini asla pazarlık konusu yapmaz. Bu meyanda bazı muhalefet partilerinin tahrikleriyle, zihinlerinde soru işareti oluşan vatandaşlarımız varsa hepsi müsterih olsunlar. Özellikle şehitlerimizin muhterem aileleri ve gazilerimiz bilsinler ki  onların  aziz  hatıralarına  gölge  düşürecek  hiçbir  adımın atılmasına  ne  hükûmet  olarak  biz  ne  Cumhur  İttifakı’ndaki ortağımız Milliyetçi Hareket Partisi ne de bu Yüce Meclis müsaade edecektir. Hedefimiz terörün bitmesi, kardeşliğin kuvvetlendirilmesidir. Adımlarımızı sadece ve sadece bu hedefe yönelik atıyoruz. Terörsüz Türkiye idealimizin en önemli merkezi, hiç kuşku yok ki burası yani Türkiye Büyük Millet Meclisidir." diye konuştu.

"Komisyon çalışmalarını tamamladığında, şüphesiz elimizde çok önemli doneler olacaktır"

Meclis çatısı altında, “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”, siyasi partilerin kahir ekseriyetinin temsilcileriyle çalışmalarına başladığını, şu ana kadar da 12 toplantı yaptığını hatırlatan Erdoğan, "Komisyon çalışmalarını tamamladığında, şüphesiz elimizde çok önemli doneler olacaktır. Komisyonda dile getirilen önerilerin istişare ve uzlaşma neticesinde hayata geçirilmesi bir sonraki aşamayı teşkil edecektir. Burada mühim olan; Türkiye’nin yerli, millî, çözüm odaklı siyasi partilerinin böyle hayati bir mesele için yük alması, aynı komisyon çatısı altında buluşması, konuşması, birbirini saygıyla dinlemesi, istişareler yapmasıdır. Bu, ülkemiz demokrasisi adına, umutlarımızı büyüten çok müstesna bir kazanımdır. Bu komisyon da göstermiştir ki silahla çözüm olmaz, sıkılı yumruklarla musâfaha yapılmaz. Her şey, saygı çerçevesinde konuşulabilir, tartışılabilir, istişare edilebilir. Komisyonun toplanıp, her konuyu açıklıkla ve açık yüreklilikle istişare etmesi Türkiye’nin zararına değil, hiç tartışmasız yararınadır. Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonumuz işte bu olgunluğu sergilemiş, Türkiye’nin de bu olgunluğa eriştiğinin en güzel delili olmuştur. Bu vesileyle komisyonumuzun değerli üyelerine, çalışanlarına da teşekkür ediyor, bundan sonraki oturumlarında başarılar diliyorum." değerlendirmesinde bulundu.

"Türkiye, sınırları dışındaki Kürtlerin de en büyük, en samimi, en güvenilir hamisidir"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti:

"Türkiye, oluşan bu huzur ve güvenlik iklimini en güçlü şekilde muhafaza edecektir. 86 milyonun bir, beraber ve kardeş olduğu bir Türkiye enerjisini terörle mücadele için değil, refah için seferber edecektir. Her alanda elde edilen başarılar Terörsüz Türkiye ortamında pekişecek, kuvvetlenecek, inşallah yeni atılımlara fırsat oluşturacaktır. Şu hususun altını özellikle çizmekte fayda görüyorum: Türkiye’nin güvenliği ile yakından alakalı meselelerde atacağımız adımlar, oluşan huzur ve kardeşlik ikliminden tamamen ayrı tutulmalıdır.

Türkiye, Türkiye içindeki Kürtlerin ana vatanı olduğu kadar, Türkiye sınırları dışındaki Kürtlerin de en büyük, en samimi, en güvenilir hamisidir, kardeşidir; zor günlerde kapısı çalınan ilk sığınağıdır.

Bu, yüzyıllardır olduğu gibi bugün de yarın da böyledir; inşallah hiçbir zaman değişmeyecektir.

Sınırlarımızın ötesindeki Kürt kardeşlerimizin, bir takım terör örgütlerinin baskılarıyla Türk, Kürt, Arap, genel olarak Müslüman düşmanı bir takım ülke ve odaklar tarafından istismar edilmesine asla rıza göstermeyiz."

"Türk, Kürt, Arap İttifakı coğrafyanın barışını tahkim edecektir"

En başından itibaren Suriye’nin toprak bütünlüğünü güçlü şekilde desteklediklerini kaydeden Erdoğan, "Bugün de Suriye’nin bölünme planlarının en güçlü şekilde karşısındayız. Gerek Suriye’nin toprak bütünlüğünü temin etmek gerekse sınırlarımızın ötesinde herhangi bir terör oluşumunu engellemek amacıyla diplomasinin tüm kanallarını devreye almış durumdayız. Bu kanalları kullanmayı sabırla, samimiyetle ve sağduyuyla sürdürüyoruz. Diplomatik girişimler cevapsız kalırsa Türkiye’nin pozisyonu da politikası da bellidir. Türkiye Suriye’de bir 'dejavu' yaşanmasına izin vermeyecektir. Bu ilkeli tavrımız Kürt kardeşlerimiz dâhil Suriye halkının aleyhine değil, tam tersine onların lehinedir; bölgemizi terör belasından kurtarmaya dönük bir tavırdır. Tekrar altını çizerek söylüyorum: Türk, Kürt, Arap, Sünni, Şii, Alevi, Nusayri… Etnik köken, dil, mezhep ayrımı yapmadan hepimiz ortak bir geleceğin yolcularıyız. Bu yolculukta bizim ezelî ve ebedî kardeşliğimiz, evelallah, her türlü engeli aşacak kudrettedir. Aklıselimle hareket edildiğinde, bin yıllık ortak maziden beslenen bir gelecek tasavvuruyla yaklaşıldığında, evelallah, her sorunu çözer, her oyunu bozarız. Biz birbirimize bir duvarın tuğlaları gibi kenetlendiğimizde bölgedeki sıkıntılar tek tek çözülecek, bölge kalıcı barış ve huzura kavuşacaktır. Aramıza simsarların girmesine göz yumduğumuzda ise coğrafyamızda kan, gözyaşı, çatışma, zulüm eksik olmayacaktır. Nasıl ki Türk, Kürt, Arap Sultan Alparslan’ın, Selahattin Eyyubi’nin, Sultan Fatih’in ordusunda omuz omuza verip zaferler kazandıysa… Nasıl ki Çanakkale’de Türk, Kürt, Arap birlikte İslam toprağını kahramanca savunduysa… İnşallah yarın da ebediyen de Türk, Kürt, Arap İttifakı coğrafyanın barışını, huzurunu, kalkınmasını, refahını birlikte temin ve tahkim edecektir. Buna tüm kalbimizle inanıyoruz." ifadelerini kullandı. (İLKHA)

Kaynak: İLKHA