Hamdan, yaptığı basın açıklamasında hareketin dirençliliğini ve Filistin halkını ve ulusal haklarını savunmada rolünü sürdürme kapasitesini vurgulayarak, 7 Ekim kararıyla ilgili herhangi bir iç anlaşmazlık olduğu iddialarını reddetti.

Önümüzdeki dönemin hareketin gücünün ve örgütsel yapısının sağlamlığının boyutunu ortaya çıkaracağını söyleyen Hamdan, "HAMAS hareketi içinde, ne gizli ne de açık olarak, 7 Ekim kararına karşı çıkan tek bir lider yokturb" diyerek, bu konudaki iç anlaşmazlıklarla ilgili yayılanların "işgalci rejimin anlatısına hizmet eden tamamen bir iftira" olduğunu belirtti.

Direniş kararının sadece HAMAS'a özgü olmadığını, hareketin varlığından önce de var olan ve ondan sonra da devam edecek, köklü bir Filistin halk kararı olduğunu açıklayan Hamdan, Filistin halkının yaklaşık bir asırdır direndiğini vurguladı. Hamdan, işgal rejimi suçlarını direnişle ilişkilendirme girişimlerinin, boyun eğme ve teslimiyet kültürünü pekiştirmeyi amaçlayan işgalci propaganda çerçevesinde yer aldığını ifade etti.

İşgal rejiminin, saldırılarında bir Filistinli grubu diğerinden ayırmadığını, Gazze, Batı Şeria veya Kudüs'teki tüm Filistinlilere düşman olarak davrandığını ekleyen Hamdan, tüm uzlaşma anlaşmalarının Filistinlileri malından ve mülkünden ettiğini, Yahudileştirme politikalarını içerdiğini, ve Filistinlilerin hayatını korumada başarısız olduğunu vurguladı.

Ateşkes anlaşmasına değinen Hamdan, siyonist işgal kuvvetlerinin anlaşmayı günlük olarak ihlal etmeye devam ettiğini, bunun da yürürlüğe girmesinden bu yana çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 400'den fazla Filistinlinin şehit olmasına yol açtığını söyledi. Hamdan, ayrıca tıbbi ve insani yardımların girişinin engellendiğini ve altyapı onarım çalışmalarının aksatıldığını belirtti.

Hareketin bu ihlallere yanıt verme hakkını tamamen saklı tuttuğunu vurgulayan Hamdan, anlaşmanın başarısız olmasının gelecekteki herhangi bir uluslararası garantinin değerini sadece Filistin düzeyinde değil, küresel olarak da düşüreceği uyarısında bulundu.

Hamdan, HAMAS'ı anlaşmanın ikinci aşaması müzakerelerini başlatmak için Katar, Mısır ve Türkiye'deki arabulucularla sürekli temas halinde olduğunu, ancak işgalci rejimin tüm süreci sabote etme girişimlerinde ısrar ettiğini ve garantör olarak ABD'nin sorumluluklarını üstlenmesini talep ettiğini söyledi.

Gazze'ye uluslararası bir gücün konuşlandırılması tartışmalarına ilişkin olarak da konuşan Hamdan, Filistinli grupların sadece ateşkesin sağlanmasını ve saldırıların yeniden başlamasını önleme görevi olan, bölgenin sınırlarında konuşlanacak, herhangi bir iç yetkisi veya nüfusla teması olmayan ve direnişin silahlarına dokunmayan bir güce onay verebileceğini açıkladı.

Direnişin silahlarını zorla almaya çalışacak herhangi bir gücün bir "işgal kuvveti" olarak muamele göreceğini vurgulayan Hamdan, Filistin halkının siyonist işgalin yerine geçecek veya onun vekili olacak herhangi bir işgali reddettiğini kaydetti.

Kassam Tugayları komutanı Raad Saad'ın suikastına değinen Hamdan, şehidin hayatını Filistin davasına ve toprağı ve halkı savunmaya adadığını, şehadetinin bir zayıflık veya gerileme değil, aynı okulda yetişmiş nesiller tarafından yönetilen bir yolculuğun devamını yansıttığını söyledi.

Hareketin üzerinde anlaştığı anlaşmalara bağlı kaldığını, ancak siyonist ihlallerinin yanıtsız kalmasını kabul etmeyeceğini ekleyen Hamdan, iç meselelere ilişkin, bölünmeyi sona erdirmek ve ulusal birliği sağlamak için geniş bir Filistinli ulusal iradenin var olduğunu vurguladı. Hamdan, işgalci rejimin, bu birliğin sömürgeci siyonist projeye karşı bir set oluşturacağını bildiği için buna karşı çıkan tek taraf olduğunu belirtti.

Malezya, popüler sosyal medya platformlarına kayıt zorunluluğu getirecek
Malezya, popüler sosyal medya platformlarına kayıt zorunluluğu getirecek
İçeriği Görüntüle

Mısır desteğiyle son haftalarda Kahire'de Filistinli grupları bir araya getirmek için girişimlerde bulunulduğuna dikkat çeken Hamdan, HAMAS'ı ortak bir ulusal programa dayalı olarak, El-Fetih de dahil olmak üzere tüm güçlere elini uzatmaya devam ettiğini ifade etti.

İşgal rejimi suçlarının uluslararası yansımalarına değinen Hamdan, dünyadaki Yahudileri, işgalci rejimin onları temsil etmediğini ve Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun "Nazi terör projesi" yönettiğini açıkça belirten bir tutum ilan etmeye çağırdı. Hamdan, uluslararası toplumu, Gazze'de işlenen soykırım suçları karşısındaki sessizliğinden sorumlu tuttu. (İLKHA)

Kaynak: İLKHA