HAMAS, Netanyahu'nun BM'deki konuşmasının ardından yaptığı açıklamada, "Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan bir savaş suçlusunun, BM'de, Gazze'de her gün ihlal ettiği hak, hukuk, adalet ve insanlık dersi vermesine izin verilmesi ironiktir." ifadelerine yer verdi.

Açıklamada, Netanyahu'nun yalanlarının ve işgal ordusunun işlediği soykırımı açıkça inkâr etmesinin, BM'nin ve uluslararası kurumların raporlarında belgelenen gerçekleri değiştirmeyeceği kaydedildi.

Rusya:  Ukrayna'da 4 yerleşim yeri daha ele geçirildi
Rusya: Ukrayna'da 4 yerleşim yeri daha ele geçirildi
İçeriği Görüntüle

Netanyahu'nun, Gazze Şeridi'ni kontrol altına alma ve orada kukla bir hükümet kurma çabalarına da değinilen açıklamada, bunun gerçekleşmeyecek bir hayal olduğu ve vesayet çeşitlerini kabul etmeyeceğini kanıtlamış Filistin halkının buna izin vermeyeceği aktarıldı.

Gazze'deki siyonist esirlerin hayatını Netanyahu'nun tehlikeye attığı belirtilen açıklamada, "Esirleri gerçekten önemseseydi, acımasız bombalamaları, katliamları ve Gazze kentindeki yıkımı durdururdu. Ama yalan söylüyor ve onları ölüme maruz bırakmaya devam ediyor." ifadesi kullanıldı.

Esir takası anlaşmasına varılamamasının tek sebebinin de, "uzlaşmaz tavrı, saldırganlığı sürdürmedeki ısrarı, geçen ocak ayında varılan anlaşmayı sabote etmesi ve arabulucu ülke konumundaki Katar'da bulunan müzakere heyetine düzenlediği başarısız suikastla" Netanyahu olduğu belirtildi.

Netanyahu'nun, Gazze'ye kurulan hoparlörler aracılığıyla siyonist esirlerin kendisini duyabileceğini öne sürmesinin ise "hastalıklı sömürgeci" zihniyeti yansıttığı kaydedildi.

BM salonundaki delegasyonların Netanyahu'nun konuşmasını protesto etmesine de değinilen açıklamada, bunun, "Netanyahu ile haydut israil'e uygulanan uluslararası izolasyonun ne kadar derinleştiğini ve Filistin halkının self determinasyon ve kendi devletini kurma hakkına verilen desteğin de ne kadar genişlediğini gösterdiği" vurgulandı.

HAMAS'ın açıklamasının tamamı şu şekilde: 

-Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan savaş suçlusu Netanyahu'nun, dünya ülkelerinin çoğunluğu tarafından boykot edilen ve kendisini yalnız bırakarak yalnızca kendisine ve birkaç destekçisine hitap ettiği Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki konuşmasına cevaben, biz İslami Direniş Hareketi (Hamas) olarak şunları teyit ediyoruz:

- Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından aranan bir savaş suçlusunun, Gazze Şeridi'nde her gün bu hakları ihlal eden ve çiğneyen biriyken, Birleşmiş Milletler'de adalet, insanlık ve haklar hakkında ders vermesine izin verilmesi ironiktir.

-Kendisinin ve faşist ordusunun Gazze halkımıza karşı işlediği soykırım, zorla yerinden etme ve sistematik açlığa mahkûm etme suçlarını tekrar tekrar söylemesi ve açıkça inkâr etmesi, BM ve uluslararası raporlarda belgelenen yerleşik gerçekleri değiştirmeyecektir.

-Netanyahu'nun 7 Ekim olayları hakkındaki kara propagandasını ve yalanlarını tekrarlaması, bu yanıltıcı propagandanın küresel kamuoyu önünde çökmesinin ardından bir geri adım atmaktan başka bir şey değildir. Bu arada, "antisemitizm" terimi, 23 aydır işlediği soykırım ve açlığı kınayan uluslararası tutumları reddetmesi için eskimiş bir bahane haline geldi.

-Mahkûmlarının yasını tutma çabaları ve onlara hoparlörlerden seslendiğini iddia etme şeklindeki gülünç gösterisi, hastalıklı bir sömürgeci zihniyetin vücut bulmuş halidir. Saldırganlığı ve saldırganlığı sürdürmedeki ısrarı, geçen Ocak ayında imzalanan anlaşmayı iptal etmesi ve uluslararası arabulucu Katar'daki müzakere heyetine suikast girişiminde bulunarak, onların serbest bırakılmasını garantileyen bir anlaşmayı engellemekten tek başına sorumludur. Eğer mahkûmlarını gerçekten önemseseydi, acımasız bombalamalarına, soykırımcı katliamlarına ve Gazze Şehri'nin yıkımına son verirdi. Ama yalan söylüyor ve onları ölüme mahkûm etmeye devam ediyor.

-Gazze Şehri'ne yönelik saldırılarını sürdürmesi ve hedef alınan binalarda direniş savaşçılarının bulunduğu iddiası için öne sürdüğü asılsız gerekçeler, çocuklara ve savunmasız sivillere karşı her gün işlenen apaçık savaş suçları ve insanlığa karşı suçları örtbas etmekten başka bir şey değildir.

-Hamas'ın dünya çapında Yahudileri öldürmeye çalıştığı iddiası, Filistin halkını ve meşru ulusal direnişlerini şeytanlaştırmaya yönelik sistematik kampanyasının bir parçasıdır. Filistin hareketi ve direnişi, Filistin halkımız kendi kaderini tayin hakkını kullanma yetkisine sahip olana kadar, mücadelelerinin topraklarımıza ve kutsal mekânlarımıza yerleşen işgalcilerle sınırlı olduğunu defalarca vurgulamıştır.

-Netanyahu'nun Gazze Şeridi'ni kontrol altına alma ve orada bir "müşteri hükümeti" kurma çabalarına ilişkin açıklaması, asla gerçekleşmeyecek ve her zaman dayanıklılığını ve her türlü vesayet ve itaati reddettiğini kanıtlamış olan Filistin halkımız tarafından izin verilmeyecek saf bir yanılsamadır.

-Uluslararası delegasyonların çoğunluğunun konuşmasını boykot etmesi, Netanyahu ve onun haydut yapısını kuşatan derinleşen uluslararası izolasyonu ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı ve işgale karşı verdikleri fedakârlıkların ve haklı mücadelenin meyvesi olan bağımsız bir devletin kurulması konusunda artan küresel dayanışmayı yansıtmaktadır.

-Başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması, devredilemez bir haktır; işgalcinin suçları veya faşist politikaları tarafından baltalanmayacaktır. Halkımız topraklarına bağlıdır ve başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devleti kurulana kadar kurtuluş ve geri dönüş yolunda kalacaktır.

Netanyahu, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu oturumunda konuşma yapmak için kürsüye çıkarken, çok sayıda ülkenin temsilcisi salonu terk etmişti.

Netanyahu, önemli ölçüde boşalan salonda yaptığı konuşmada, Gazze'ye düzenledikleri saldırıları savunmuş ve soykırım yapmadıklarını iddia etmişti. (İLKHA)

Kaynak: İLKHA