Özellikle Güney Avrupa’da bu oranlar daha yüksek: yaklaşık her beş çocuktan biri obez olarak yaşıyor.
Obezite yalnızca çocukluk çağında değil, ileriki yaşamda diyabet, kanser, kalp hastalıkları, felç gibi kronik rahatsızlıklar için de hayatı tehdit eden bir risk olarak tanımlanıyor. Raporda, 2022-2024 verilerine göre yaklaşık 470 000 çocuk, 37 ülkede incelendi. Ayrıca 150 000’den fazla çocuğa ilişkin aile ve sağlık davranışlarıyla ilgili ek bilgiler toplandı.
Veriler toplumsal ve ailesel faktörlerin de belirleyici olduğunu ortaya koyuyor: Erkek çocuklarda obezite oranı yüzde 13, kızlarda yüzde 9 olarak kaydedildi. Ailelerin, kilolu ya da obez çocuklarının durumu konusunda genellikle yanıltıcı bir algısı olduğu belirtildi: Kilolu çocukların yüzde 66’sının ebeveyni çocuğunun normal ya da hafif zayıf olduğunu düşünüyor.
Bunun yanı sıra, çocukların ekran başında geçirdiği süre ve hareketsiz yaşam biçimi de raporda öne çıkan unsurlar arasında. Çocukların yalnızca yüzde 32’si her gün sebze tüketirken, yüzde 41’i şekerli gıda, yüzde 29’u gazlı içecek ve yüzde 16’sı ise haftada üç kereden fazla tuzlu atıştırmalık tüketiyor. Ekran süresi konusunda ise özellikle endişe verici bir tablo var. Hafta içi çocukların yüzde 42’si günde en az iki saat ekran başında geçiriyor; hafta sonunda bu oran yüzde 78’e kadar çıkıyor.
Bu noktada uzmanlar, sadece hükümetlerin ve okulların değil, ailelerin de büyük sorumluluğu olduğunu vurguluyor. Çocukların ekran başında geçirilen zamanı sınırlamak, daha çok fiziksel aktiviteye yönlendirmek, sağlıklı beslenme alışkanlıklarını erken yaşta kazandırmak ve değerler eğitimiyle aile içi bağları güçlendirmek kritik. Ayrıca çocukların sadece ölçülebilir sağlık göstergeleriyle değil; sosyal, duygusal ve zihinsel gelişimleriyle bütüncül olarak izlenmesi öneriliyor.
Raporda, hükümetlere yönelik öneriler de yer aldı. Okullarda sunulan öğünlerin beslenme standartlarının yükseltilmesi, şekerli içecekler ve sağlıksız gıdalar üzerinde vergi uygulamaları, çocukların oyun ve sporla aktif zaman geçirmesini teşvik eden politikaların yaygınlaştırılması gibi.
Uzmanlara göre, bu tür geniş çaplı önlemler tek başına yeterli değil; evde yaşanan dijital alışkanlıklar, ailelerin ekran yönetimi kararları ve çocuklara verilen değer ve disiplin eğitimi de eşit derecede belirleyici. Ekran süresinin artması yalnızca fiziksel sağlık üzerinde değil, çocukların sosyal ilişkileri, sınıf performansı ve ruh sağlığı üzerinde de olumsuz etkiler oluşturabiliyor.
Sonuç olarak; çocukların önemli bir kısmı obezite riski altında, ekran süresi yüksek, beslenme alışkanlıkları zayıf. Hem toplumsal hem aile düzeyinde birlikte hareket edilmezse bu durum, gelecek kuşakların sağlığını ve yaşam kalitesini tehdit edebilir. (İLKHA)




