HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, TBMM bünyesinde kurulan "Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" çalışmaları kapsamında hazırlanan raporu, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’a teslim etti. Raporda, PKK’nın tasfiye süreci, şiddetin sona erdirilmesi ve Kürt meselesinin çözümüne ilişkin dikkat çeken önerilere yer verilirken ‘yeni anayasa’ ve ‘Malazgirt ruhu’na vurgu yapıldı.

HÜDA PAR’ın hazırladığı rapor, özet, giriş ve 9 ana başlıktan oluşuyor. Raporun son bölümünde “Kürt Meselesine Dair Çözüm Önerileri” başlığı altında 15 maddelik somut çözüm önerileri sıralandı. Raporun sonuç kısmında ise “Malazgirt Ruhu ile Geleceği Birlikte İnşa Etmek” başlığı altında çözüme dair önerilerde bulunuldu.

“PKK silah bıraksa da bırakmasa da Kürt halkının gasp edilen hakları iade edilmeli”

HÜDA PAR’ın raporunda, Türkiye’nin önünde iç içe geçmiş iki ayrı mesele olduğu tespitine yer verildi: Birincisi "silahlı yapılar ve çatışma ortamı" ikincisi ise hak ve adalet eksenli "Kürt Meselesi". Raporda, "PKK silah bıraksa da bırakmasa da örgüt kendini feshetse de etmese de Kürt halkının gasp edilen hakları iade edilmeli, dil ve kimlik önündeki anayasal ve yasal engeller kaldırılmalıdır." görüşüne yer verildi.

“Silah bırakma süreci hukuki güvenceye kavuşturulmalı”

Raporda, PKK’nın feshi ve silah bırakmasına yönelik yapılacak düzenlemelerin kapsamına ilişkin ilkesel bir çerçeve çizildi. Yalnızca kendi iradesiyle fesih kararı alan yapılarla sınırlı bir yaklaşımın yeterli olmayacağı belirtilerek şu ifadeye yer verildi:

“Öngörülen düzenlemelerin; yalnızca kendi iradesiyle fesih kararı alarak silah bırakan yapıları değil, fesih kararı almamış olsa dahi uzun süredir şiddete başvurmayan veya eylem kabiliyetini fiilen yitirmiş yapıları da kapsayacak şekilde yapılması gerekmektedir.”

Raporda, örgütün tam anlamıyla silah bıraktığına ikna olunduktan sonra uygulanmak üzere, “fesih kararı alan ve silah bırakan terör örgütü” tanımının hukuki zemininin şimdiden netleştirilmesi gerektiği vurgulandı.

“Kürt meselesi şiddet parantezine hapsedilmemeli”

Raporda, PKK’nın Kürt meselesinin ortaya çıkardığı sosyo-politik zeminden beslendiği ancak aynı zamanda bu meselenin çözümünün önünde ciddi bir engel oluşturduğu ifade edildi. Kürt meselesinin güvenlikçi politikalarla ele alınmasının yanlışlığına dikkat çekilerek, şu değerlendirmeye yer verildi:

“Kürt meselesinin terör ve şiddet parantezine hapsedilmesi, hem sorunun doğru teşhis edilmesini hem de kalıcı çözümler üretilmesini zorlaştırmaktadır.”

Raporda, Kürt meselesinin tarihsel köklerine işaret edilerek, meselenin bir asayiş sorunu değil, hak ve adalet meselesi olduğu vurgulandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin asli kurucu unsurlarından biri olan Kürtlerin varlığının uzun yıllar anayasal düzeyde inkâr edilmesinin, anadile yönelik yasaklayıcı politikaların ve meşru taleplerin kriminalize edilmesinin sorunu derinleştirdiği ifade edildi.

Önceki süreçlerin hatalarına dikkat çekildi

Raporda, daha önce yürütülen Oslo Görüşmeleri ve 2013-2015 yılları arasındaki Çözüm Süreci’ndeki yanlışlara da yer verildi. Süreçlerin yeterince şeffaf yürütülmemesinin ve Kürt meselesi ile PKK sorununun birbirine karıştırılmasının ciddi sonuçlar doğurduğu belirtilerek şu tespit yapıldı:

“Kürt meselesi ile PKK sorununun aynılaştırılması, örgütün kendisini Kürt halkının temsilcisi gibi sunmasına hizmet etmiştir.”

Özellikle çözüm sürecinde örgütün şehirlerde alan hâkimiyeti kurmasına göz yumulmasının, hendek olayları ve 6-8 Ekim gibi ağır toplumsal travmalara yol açtığı hatırlatıldı.

“Kardeşliğin hukuku yeniden ihya edilmeli”

Raporda, Türk-Kürt ilişkilerinin tarihsel arka planına da yer verilerek, bin yıllık birlikteliğin temel harcının İslam olduğu vurgulandı. Son bir asırda uygulanan inkâr ve asimilasyon politikalarının kardeşlik hukukunu zedelediği belirtilerek şu ifadelere yer verildi:

“Hak ve adalet temelinde ortak bir geleceğin inşa edilmesi için, edebiyatı yapılan kardeşliğin hukukunun ihya edilmesi gerekmektedir.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan:  Üç aylarda Filistin'e yardımlarımızı daha da artıracağız
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Üç aylarda Filistin'e yardımlarımızı daha da artıracağız
İçeriği Görüntüle

Yaklaşık bir asırdır çözümsüz bırakılan Kürt meselesinin bu şekilde devam etmesinin gelecek nesillere ağır maliyetler yükleyeceği ifade edilen raporda, çözümsüzlüğün emperyalist müdahalelere açık, huzursuz bir coğrafya riskini büyüttüğü uyarısı yapıldı. 

“Önümüzdeki yüzyılı inşa edecek olan ruh, aynı kardeşlik ruhudur”

Raporun sonuç bölümünde, çözüm için Batılı modeller yerine tarihe atıf yapıldı. Kürt meselesinin çözümü için referans modelin "Malazgirt Ruhu" olması gerektiği belirtildi. Bin yıl önce Türkler ve Kürtlerin İslam kardeşliği temelinde bu toprakları ortak vatan kıldığı hatırlatılarak, "Bin yılı aşkın bir süredir Türkler ve Kürtler, İslam kardeşliği temelinde ortak bir kader bilinciyle hareket etmiş, bu toprakların kapılarını birlikte İslam’a açmış, ortak vatan haline getirdikleri bu topraklarda yüzyıllarca kardeşçe yaşamışlardır. Bugün de önümüzdeki yüzyılı inşa edecek olan ruh, aynı kardeşlik ruhudur." tespiti yapıldı.

HÜDA PAR’ın raporunda Kürt meselesinin çözümü için şu önerilerde bulunuldu:

"Darbe ürünü 1982 Anayasası yerine vesayetçi, tek tipçi, ötekileştirici unsurlardan ve her türlü ideolojik dayatmadan arındırılmış, halkın inanç değerleriyle uyumlu, adalet ve eşit vatandaşlık temelinde yeni bir anayasa hazırlanmalıdır.

Anayasanın 66. Maddesinde yer alan ve vatandaşlığı etnik bir kökene bağlayan ifadeden vazgeçilmelidir. Bunun yerine, etnik çağrışımı olmayan, kapsayıcı, aidiyet bağını esas alan bir vatandaşlık tanımı getirilmelidir. Türkler ve Kürtler, bu ülkenin asli kurucu halkları olarak kabul edilmelidir.

Başta vatandaşlık tanımı olmak üzere, anayasa ve sistemin bütün resmî literatürüne hâkim olan ayrımcı söylemler ayıklanmalıdır.

Kürtçe, eğitim dili olarak kabul edilmelidir. Anayasanın 42. Maddesindeki "Türkçeden başka hiçbir dil ana dil olarak okutulamaz" hükmü değiştirilmeli; "Devlet, Türkçe’nin yanında vatandaşların anadillerini öğrenmelerini ve bu dilde eğitim almalarını güvence altına alır." hükmü getirilmelidir.

Anadilde eğitim için Milli Eğitim Kanunu ve Yükseköğretim Kanunu’nda değişikliğe gidilmeli, anadilde eğitimi destekleyici düzenlemeler yapılmalıdır.

Anayasanın 14. Maddesindeki muğlak ifadeler, "Şiddeti teşvik ve terör eylemleri dışında, ifade özgürlüğü kapsamında siyasi ve kültürel taleplerin açıklanması güvence altına alınır" şeklinde netleştirilmelidir.

Geçmişte zulüm ve ayrımcılıkla anılan kişilerin isimlerini taşıyan okul, cadde ve kışla isimleri derhal değiştirilmeli; isimleri değiştirilen yerleşim yerlerine tarihsel ve orijinal adları iade edilmelidir.

Başta Şeyh Said olmak üzere, halkın saygı duyduğu Kürt âlimlerine geçmişte yapılan zulümler resmen kabul edilmeli, devlet adına özür dilenmelidir. Said-i Nursi, Şeyh Said ve Seyyid Rıza’nın mezar yerleri açıklanmalıdır.

Sayısı binleri bulan kayıpların akıbeti açıklanmalı, faili meçhul cinayetlere ilişkin soruşturmalar ciddiyetle yürütülmeli ve sorumlular bulunup cezalandırılmalıdır.

Okul kitaplarındaki resmî ideolojinin gerçeğe aykırı ve dışlayıcı tezlerinden vazgeçilmeli; Türklerin ve Kürtlerin Malazgirt, Çanakkale ve Millî Mücadele’deki ortak tarihsel birlikteliği sahih bir şekilde yeni nesillere aktarılmalıdır. Ders kitaplarında Kürt tarihine ve edebiyatına yer verilmeli, örnek tarihi şahsiyetler hak ettiği değeri görmelidir.

Uzun yıllar her alanda geri bırakılan bölgenin, batıdaki ekonomik refah seviyesine ulaşması için gerekli yatırımlar yapılmalı, bu anlamda bölgeye pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır.

Vatandaşlığa kabul işlemlerinde başka ülke vatandaşı olan Kürtlere de Batı Trakya ve diğer bölgelerden gelen Türk kökenli kişilere sağlanan kolaylık ve ayrıcalıklar tanınmalıdır.

Katı merkeziyetçi yapıya son verilmeli, yerel yönetimler güçlendirilmeli ve kayyım uygulamalarına son verilmelidir.

Bölgenin manevi dinamikleri olan medreseler iyileştirilmeli, asli fonksiyonlarına kavuşturulmalı ve medreseler tarafından verilen icazetlere resmî statü tanınmalıdır.

Kardeşleri birbirinden ayıran Sykes-Picot sınırları sembolik hale getirilmeli; komşu ülkelerdeki akrabalarla beşerî (sıla-i rahim), ekonomik ve kültürel ilişkilerin geliştirilmesi için her türlü kolaylık sağlanmalıdır. (İLKHA)

HÜDA PAR’ın “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" çalışmaları kapsamında hazırladığı raporun tamamı için tıkayınız.

Kaynak: İLKHA