Karadağii, El Cezire Net'e verdiği röportajda, Gazze ve Mescid-i Aksa'da yaşanan benzeri görülmemiş ihlallerin, siyonist işgalinin uluslararası güçsüzlük ve sessizliği istismar ederek Filistin davasını tasfiye etme ve Ortadoğu'da hegemonya projesini doğrudan ABD desteği ve koordinasyonuyla dayatma çabasının bir yansıması olduğunu belirtti.

Karadaği, Kudüs'ü ve işgal altındaki tüm Filistin topraklarını savunmak için bir "İslami Ekonomi ve Adalet İttifakı" kurma girişimini açıkladı ve bu konuda İslam ve Arap ülkelerine bir teklif sunduğunu ve projeyi görüşmek üzere bir dizi devlet başkanıyla bir toplantı beklediğini söyledi.

Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Ali Muhyiddin el-Karadaği'nin, sorulan sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

Mescid-i Aksa’yı savunmada âlimlerin rolü ne olmalı?

Âlimlerin görevi, halkı harekete geçirmek, bilinçlendirme ve seferberlik sağlamaktır. Daha önce de belirttiğim gibi, âlimler üç gruba ayrılır: Normalleşenler (yani işgali meşrulaştıranlar), susanlar ve harekete geçenler. İnşallah bizler, Dünya Âlimler Birliği bünyesinde bu üçüncü grupta yer alıyoruz; gücümüz yettiğince çaba gösteriyoruz.

Mescid-i Aksa’ya yönelik ihmali ve eksikliği nasıl telafi ederiz?

9 Ocak 2024’ten bu yana bu konuda bir teklif sundum. “Hılfu’l-Fudûl” adını verdiğim bir yapıyı, yani Bağlantısızlar Hareketi’ne benzer bir örgütü İslam dünyasına ve tüm dünyaya önerdim. Bu projeyi Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Malezya Başbakanı’na ve diğer bazı liderlere sundum. Amaç, 120 ila 140 ülkenin temsilcilerinden oluşan bir ittifakla Filistin halkının haklarını savunmaktı. Bu teklifi bir buçuk yıldan uzun bir süre önce verdim; ama maalesef hâlâ bir yanıt gelmedi.

Kısa bir süre önce bu talebi daha da geliştirdim ve “İslami Ekonomik ve Adalet İttifakı” kurulmasını istedim. Bu alanda da bir proje sundum. İnşallah, bu projeyle ilgili olarak bazı devlet başkanlarıyla görüşmeyi bekliyoruz.

Şu anda işgalci devletin eli gerçekten çok uzun; her yere ulaşıyor ve kendisine karşı duranları yok ediyor. Bu projeyi sunduk; bu, ümmeti kurtaracak yegâne projedir. Asıl sorunumuz parçalanmışlık ve acziyettir.

Aksa’ya yönelik tehditlere karşı halk bilincini nasıl canlandırabiliriz?

Halk bilincini harekete geçirmemiz şart. Bu da dini yönüyle, Kur’an-ı Kerim ve sünnetin ortaya koyduklarıyla mümkündür. Önceki âlimlerimizin ve liderlerimizin bu konudaki uyarılarını da dikkate almalıyız. Bu hâlde kalırsak tamamen tükeniriz. Ne gücümüz kalır, ne de servetimize sahip çıkabiliriz. Üstümüze farklı adlar altında vergiler dayatılır. Bu yüzden halk bilincini mutlaka aktif hale getirmeliyiz. Hatta bu bilinci İslam ve Arap dünyasının liderlerine de taşımalıyız. Bu çabaları, tarihimizi ve mevcut gerçekliği de kullanarak değerlendirmeliyiz.

Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar Aksa için hangi somut adımları atabilir?

Bana göre somut adımlar, İslam ümmetini oluşturan gruplara göre ayrılır.

Devletler açısından: Gerçek bir ittifakın hayata geçirilmesi gerekir.

UNRWA: Gazzeliler açlıktan sokaklarda bayılıyor
UNRWA: Gazzeliler açlıktan sokaklarda bayılıyor
İçeriği Görüntüle

Âlimler açısından: Müslüman âlimlerin birliği sağlanmalı ve âlimler cemiyetlerinin rolleri etkinleştirilmelidir.

Halk açısından: Baskı araçları güçlendirilmeli, etkili ve organize gösteriler düzenlenmeli, hükümetlere ve büyükelçiliklere baskı uygulanmalıdır.

Tüm bu eylemler, açık ve görev dağılımı yapılmış stratejik bir plan çerçevesinde ele alınabilir.

Halk ve kurum desteği Aksa’ya Nasıl yönlendirilebilir?

Şüphesiz ki halk ve kurumsal desteği Aksa davasına yönlendirmek mümkündür. Bu da siyasi, diplomatik, ekonomik, hayır, eğitim ve gösteri temelli destekler dâhil olmak üzere çeşitli destek türlerini kapsayan kapsamlı bir strateji planıyla olur. Bu desteğin çapını genişletmeye gerçekten ihtiyacımız var.

Bu kritik aşamada İslam ümmeti, âlimler ve dini kurumlara ne mesaj veriyorsunuz?

Mesajım şudur: Bugün bizler, özellikle Filistin’de, varoluşsal bir tehdit ile karşı karşıyayız. Ey İslam ümmeti! Bu davanın sona ermesini kabul ediyor musunuz? Hazreti Ömer’in fethettiği, Hristiyanlarla anlaşma imzaladığı, ardından da Selahaddin Eyyubi’nin binlerce âlimin, komutanın ve mücahidin kanıyla yeniden fethettiği ilk kıblenizin sizden alınmasına razı mısınız? Bu birinci boyut.

İkinci olarak: İslami hassasiyetiniz nerede? Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor: “Müminler birbirini sevmede, birbirlerine merhamet etmede ve birbirlerini korumada bir beden gibidirler. Vücudun bir organı rahatsız olursa, diğer organları da uykusuzluk ve ateşle ona katılır.” Bizimle Filistin, bizimle Gazze arasında, işte böyle bir beden ilişkisi vardır.

Son olarak mesajımı İslam ümmetinin liderlerine yöneltiyorum: Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer harekete geçmezseniz, savunmazsanız, gerçek bir şekilde birleşip ittifak oluşturmazsanız —ister askeri ister ekonomik anlamda— o zaman Ortadoğu’nun haritası fiilen değişecek ve bu değişikliğin ilk kurbanları sizler olacaksınız. Çünkü bu zalimlerin ne hak bildikleri var, ne merhamet. Onlar önce muhalifleri hedef alırlar, sonra susanları, ardından da hatta kendilerini destekleyenleri bile yok ederler. Çünkü onların karşısında durabilecek hiçbir güç ya da devletin var olmasına tahammülleri yoktur. (İLKHA)

Kaynak: İLKHA