Türkiye'de karma eğitim modeli, Cumhuriyet'in kurucu yapısının Batı'yı merkeze alarak "makbul vatandaş" üretme projesinin en mühim ayaklarından birini oluşturmuştur.

Batı'da karma eğitim tartışmaları "eğitimin kalitesi" üstünden pedagojik zeminde yürütülürken Türkiye'de karma eğitim meselesi, "laiklik" meselesine indirgenerek ideolojik tartışmalara araç-gereç edilmektedir.

Karma olarak tek tip bir eğitim dayatması, bilhassa inancından dolayı hassasiyetlere haiz olan ve inancı doğrultusunda karma eğitim almak istemeyen oldukça geniş bir kitleyi mağdur etmektedir.  

Karma eğitimi savunanlar, bu sisteme karşı çıkanların siyasal ve ideolojik bir yaklaşımla davrandıklarını iddia etmektedir. Sadece bu konudaki emek harcamalar incelendiğinde vatanımızda karma eğitimin kendisinin ideolojik bir zemine dayandığı ve halen varlığını bu anlayışla sürdürdüğü rahatça ifade edilebilir.

Karma eğitim modelinde kız ve adam öğrenciler, ruhi ve bedensel farklılıkları göz ardı edilerek aynı eğitim modeline zorlanmaktadır. Oysa hanım ve adamın beyin yapıları ve öğrenme stilleri birbirinden farklılık arz etmektedir. Birçok bilimsel araştırma ile ispatlanmış bu gerçeklik, karma ve tek cinsiyetli eğitim modellerindeki başarı oranlarıyla beraber değerlendirildiğinde tablo daha net ortaya çıkmaktadır.

Meydana getirilen araştırmalar, kız ve adamların ayrı okullarda yada ayrı sınıflarda eğitim görmelerinin öğrencileri meşgul eden eğlence, kavga, kabahat işleme, vakti boşa harcama, rahatsız etme ve gebelik şeklinde olumsuzlukların asgari düzeye inmesini sağladığını göstermektedir.

Strateji Fikir ve Çözümleme Merkezi (SDAM) tarafınca piyasaya sürülen analizde, "Pedagojik açıdan karma ve tek cinsiyetli eğitim modelleri" ele alındı.

Analizin tamamı şu şekilde:

Pedagojik açıdan karma ve tek cinsiyetli eğitim modelleri

Sanayileşme ve şehirleşmenin yaygınlaşması neticesinde dünya genelinde uygulamaya koyulan karma eğitim modelinin öğrenciler üstündeki toplumsal ve ruhsal açıdan negatif neticeleri, kız ve adamların ayrı okullarda yada aynı çatı altında ayrı sınıflarda eğitim görmeleri şeklinde tanımlanabilecek "tek cinsiyetli eğitim" modelini tekrardan alternatif olarak gündeme getirmiştir. Karma ve tek cinsiyetli eğitim modellerinin ideolojik tutumlardan ziyade bilimsel veriler ışığında pedagojik açıdan tahlil edilmesi ehemmiyet arz etmektedir. Raporumuz, Türkiye'de karma ve tek cinsiyetli eğitim tartışmalarına katkı sunma amacıyla kaleme alınmıştır.

Karma eğitim modeli, 19. yüzyıldan itibaren başta Batı'da olmak suretiyle dünya genelinde uygulanmaya başlanmış ve günümüze kadar ciddi tartışmalara mevzu olmuştur. 21. yüzyıla gelindiğinde bilimsel saha araştırmalarından elde edilmiş veriler ışığında Batı dünyasında tekrardan değerlendirilen karma eğitim modeli, Türkiye'de resmi ideoloji çerçevesinde tabu haline getirildiğinden dolayı bilimsel münakaşa düzleminden uzak, devletin ideolojik aygıtı şeklinde işlev görmüştür.

Karma eğitim, muasırlaşma ve medenileşme söylemlerinin pozitivist çıktısı olan Cumhuriyetle birlikte toplumu tekrardan inşa etmek için bir vasıta olarak kullanılmış; toplumun değerler dünyası ve kültürel hafızası yok sayılarak dayatılmıştır. Günümüzde karma eğitim modelinin ideolojik ön yargılardan arınarak pedagojik düzlemde tahlil edilmesi ve alternatif olarak Türkiye'nin toplumsal gerçekliğine uygun eğitim modelinin geliştirilmesi ehemmiyet arz etmektedir. 

Raporumuz, dünyada ve Türkiye'de karma eğitimin tarihsel serüvenini, tek cinsiyetli ve karma eğitim uygulamalarının başarı grafiğinin yanı sıra bu uygulamaların öğrenciler üstündeki toplumsal ve ruhsal etkilerini ve her iki modelin savunucularının ileri sürdüğü argümanları ana hatlarıyla değerlendirmektedir.

1.Dünyada ve Türkiye'de karma eğitimin tarihçesi

Birçok eğitimci tarafınca eğitim, "bireyde istendik davranış geliştirme süreci" olarak tanımlanmaktadır. Tanımda geçen "istendik" kavramıyla, programlı bir eğitim anlayışının savunulduğu görülmektedir. Zira ilk toplumlarda eğitim dediğimiz süreç, aileler tarafınca organize edilirken, toplumsallaşmanın artması ile beraber aileden bağımsız eğitim kurumları ortaya çıkmıştır. Bu ilk dönem eğitim kurumları incelendiğinde birçok ülkede kız-erkek ayrı eğitimin uygulanmış olduğu görülmektedir. Fakat endüstri devriminden sonrasında Batı'da yaşanmış olan değişimlere paralel olarak eğitim sahasında, gerek ekonomik nedenler ön plana çıkarılarak gerekse ideolojik nedenlerden dolayı kız ve adamların bir arada eğitim görmeleri uygulamasına geçilmiştir. 

Mühim düşünür ve bilim adamlarının yetiştiği 19. yüzyılın son dönemlerine kadar dünyanın neredeyse tamamında tek cinsiyetli eğitim modeli uygulanmıştır. Batı'da karma eğitimin ilk örnekleri Düzeltim hareketlerinden sonrasında Protestan gruplarında görülmüştür. Uygulamaya ilk olarak 19. yüzyıldan derhal ilkin ABD Birleşik Devletleri'nde (ABD) geçilmiş, uygulama 19. yüzyılda yaygınlaşmış, 20. yüzyılda Yahudi ve Katoliklerin itirazlarına karşın resmi devlet politikası haline gelmiştir. 1972 senesinde ise "1972 Eğitim Değişiklikleri (Education Amendments of 1972)'nin IX. Maddesi ile tek cinsiyetli eğitim yapan okullara devlet tarafından verilen destek son bulmuştur. Günümüzde ABD'de yapılmakta olan karma eğitim ile ilgili tartışmalar bu madde etrafında (Title IX of the Education) yürütülmektedir. 1980 ve 2000'li yıllara kadar ABD'de çok sayıda bilimsel araştırma gerçekleştirilmiş, karma eğitimin cinsler arası geçişe (kız veya erkeklerin cinsiyet değiştirmelerine) yol açtığı iddiasına güç kazandıran verilere ulaşılmıştır. Neticede ABD yönetimi, 2002 yılında Title IX of the Education'da esnekliğe gitme gereksinimi duymuş, 2006'da ise devlet tek cinsiyetli eğitim yapan okulları desteklemeyi yeniden kabul etmiştir.  Avrupa'da ise, 19. yüzyıla kadar eğitim tamamen tek cinsiyetli olarak uygulanmıştır. İlk olarak 1872'de "The London School of Economics" üniversite düzeyinde karma eğitime geçmiştir. İngiltere'de Oxford şeklinde meşhur bir üniversite karma eğitime geçmeyi 1970'li yıllara kadar reddederken öteki Avrupa ülkeleri, üniversitelerde karma eğitime geçmek için 20. yüzyılın başını (1901-1910) beklemişlerdir. Lise ve ortaokullarda ise, kimi Protestan grupları ve Norveç'teki bir uygulama haricinde, tüm olarak Batı dünyası, 20. yüzyılda karma eğitime geçmiştir. 

Teknolojik olarak mühim ilerlemeler kaydeden Japonya'da II. Dünya Savaşı'na kadar karma eğitim yasak iken Çin'de sadece II. Dünya Savaşı'ndan sonrasında karma eğitim yaygınlaşmıştır.  Sovyet Rusya ise, 1943'te karma eğitimi yasaklamış sadece 1954 senesinde karma eğitime tekrardan geri dönmüştür. 

19. yüzyılda dünyada görülen ekonomik ve siyasal sistem değişimi, Osmanlı Devleti'ne de yansımıştır. Osmanlı Devleti'nin gerileme ve çöküş dönemleri, bununla beraber başta askerî kurumlar olmak suretiyle devletin tüm kurumlarıyla ilgili bazı tartışmaların yapılmasına zemin hazırlamıştır. Tanzimat Fermanı ile başlamış olan "ıslahat" emek harcamaları, eğitim sistemini de etkilemiştir. Eğitim kurumunun ıslahını Osmanlı Devleti için kurtuluş olarak gören devlet adamı ve aydınlar, eğitim sistemi ile ilgili yeniliklere gitmişlerdir. Mesela II. Abdülhamid zamanında sıbyan mekteplerinin yerini iptidai mektepleri almıştır. 

II. Abdülhamid döneminde çıkarılan kanuna nazaran bir köy yada mektepte 50'den fazla kız talebe var ise burada bir kız okulu açılması mecburi hale getirilmiş, sadece 50 sayısına ulaşamayan bölgelerde kızlarla adamların bir arada okutulmasına karar verilmiştir. Bu kanun maddesi ile birlikte iptidai okullarda karma eğitime geçildiğini söylememiz mümkündür.

Ek olarak bu zamanda kız evlatların okullaşma oranının artırılması için ciddi emek harcamalar yapılmış, kız evlatlarının 7 yaşından 16 yaşına kadar eğitim görmeleri mecburi hale getirilmiştir. 

Bu girişimler neticesinde 1908-1914 yılları aralığında oluşturulan resmi iptidai mekteplerin sayısına bakıldığında; 2017 adam, 286 kız ve 329 karma okulun faaliyette olduğu görülmektedir. 1913-1914 yıllarında ise İstanbul, Edirne, Adana, Ankara ve Bitlis illerinde resmi karma okullar etkinlik yürütmektedir. 

II. Meşrutiyet döneminde bayanların okullaşması çabalarına öğretmen yetiştirme okullarını da eklemek mümkündür. "Darü'l-Muallimat" denilen ve idaresini hanım öğretmenlerin yürüttüğü öğretmen okulları, bir tek kız evlatlarının eğitimine tahsis edilmiştir. Bu okulların müdürlerinin -diğer Osmanlı okullarındaki gibi- hanım olma zorunluluğu bulunmaktadır. Sadece zaman içinde bu yönetim seçimi genişletilmiş, biri hanım müdire biri de adam müdür olmak suretiyle ikili yönetime geçilmiştir. Bu uygulamada adam müdürler, okulun iç işlerine karışmayarak bir tek okulun dış işleri ve satın alma hususları ile ilgilenmiştir.

Gene bu zamanda bilhassa azınlık okullarında karma halde eğitim icra eden kurumların varlığını görmek mümkündür. Mesela İstanbul'da toplamda 102 okula haiz olan Rum iptidailerinin 30'unda karma eğitim yapılmaktaydı. 

II. Meşrutiyet döneminde bayanların üst düzey eğitim almalarına ilişkin fikirler "İnas Darü'l-Fünun"un açılması ile neticelenmişken Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin müessese aşamasında Darü'l-Fünun'da karma eğitim verilmesiyle ilgili ciddi tartışmalar devrin gazeteleri tarafınca işlenmiştir. Devrin Maarif Bakanı Ali Kemal, karma eğitim düşüncesini gazeteler vesilesiyle gündeme getirmiş, bazı aydınlar da gazete köşelerinden bu görüşe destek vermişlerdir. Nitekim Türkiye'de feminizmin öncüsü olarak malum gazeteci yazar Sabiha Sertel, Büyük Dergi Dergisi'nde karma eğitimi, "asrileşmenin önayağı" olarak ve aynı mecmuanın isimsiz bir yazarı ise ayrı eğitimin "komik" bulunduğunu iddia ederek ideolojik bir tutum sergilemişlerdir. O dönem bu görüşlere destek olan yazarlardan biri de Halide Edip Adıvar'dır. Gene devrin yazarlarından Müfide Ferid, Anglosaksonların ahlâkî yapısının üst düzeyde oluşunu "karma" eğitime bağlayacak kadar ileri gitmiştir. 

Öte taraftan karma eğitimi korumak için çaba sarfeden bu yazarlara karşı "Daru'l-Hikmeti'l-İslamiyye" karşıcılık ederek karşı çıkmıştır. Karma eğitim uygulamasına karşı çıkan bu kuruma Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin açık desteğini görmek mümkündür. Mustafa Sabri Efendi, Müslümanlarda ahlâkî zafiyetlere yol açacağı endişesiyle karma eğitim sistemine karşı çıkmıştır. 

15 Temmuz 1923'te toplanan Maarif Kongresi'nde, karma eğitime yönelik emek harcamalar yapıldığı görülmektedir. Bu kongreye milletvekili olarak katılan Hasan Basri Çantay, ihtilat fikrini eleştirenlerin başlangıcında gelmektedir. Mustafa Kemal, bu kongrede karma eğitimden yana düşüncelerini açık bir halde ortaya koyarak hanım ve adamların değil ayrı yerde, aynı salonda ayrı yerlerde oturmalarını dahi eleştirmiştir. 

1927-1928 yılları aralığında karma eğitim fikri kademeli olarak işlendikten sonrasında ilk olarak ilköğretimlerde bu modele geçilmiştir. Gene bazı ekonomik gerekçeler sebep gösterilerek başta Darü'l-Fünun olmak suretiyle yüksek öğrenimde karma eğitim uygulanmıştır. Bu bağlamda hocaların aynı dersi iki kez anlatması neticesinde oluşan sıkıntılar gerekçe gösterilerek karma eğitimin önü açılmış ve bu uygulama öteki fakültelerde de yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır.

İlköğretim ve yüksek öğrenimde karma eğitim bu şekilde uygulanırken ortaokullarda karma eğitimin uygulanmadığı görülmektedir. Liselerde ise karma eğitime geçme zamanı 1930'lardan sonrasına rastlamaktadır. İlk tartışmalar 1924 senesinde Tekirdağ'da kızların adam liselerine kayıt yapmak istediği şeklinde bir iddia ile adım atmıştır. Bazılarına göre tasarı olan bir haberle bu tartışmalar cemiyet gündemine sokulmuştur. Kemalist ideoloji, karma eğitimi toplumun refahı için eğer olmazsa olmaz bir şart şeklinde propaganda etmiş, Eğitim Bakanlığı da topluma kademeli olarak bu fikri aşılamıştır. Devrin ozan ve yazarlarının mühim bir kesiminin de karma eğitimi destekleyici şiir ve yazılarını görmek mümkündür.

Mesela Yusuf Ziya Ortaç bir şiirinde şu şekilde demiştir:

Artık asri bir milletiz, hanım adam yok yavrum

Softaların sözüne benim karnım tok yavrum

Bu noktayı aklına iyi sok yavrum

Layığız. Serbestiye hakkıyla alışalım

Birlikte okuyalım, birlikte çalışalım

Devrin ozan ve aydınlarından karma eğitim uygulamasına pozitif destek verenler olduğu şeklinde, negatif yaklaşımda bulunup karşı çıkanlar da olmuştur. Mesela Ahmet Cevdet Bey, gençlerin ahlâkî yapısını bozacağı endişesiyle karma eğitimi eleştirmiştir. 

1930'da meydana getirilen Maarif Eminleri Toplantısı ile karma eğitim tartışmaları hız kazanmış, uygun zemin hazırlandıktan sonrasında da 1934-1935 senesinde ülke genelinde 19 lisede karma eğitime geçilmiştir. Ortaokullarda ise 1940'larda karma eğitime geçilmiş olduğu bilinmektedir.

Karma eğitimin Ulusal Eğitim Temel Kanunu'nda madde olarak yer alışının zamanı ise 1973 yılıdır. Kanunda belirtilen temel ilkelerden 12.'si "karma eğitim" ilkesidir. Bu ilkeye nazaran "okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne, imkân ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnız kız ve yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir." Bu kanun maddesinin yürürlüğe girmesi ile karma eğitim, adeta ideolojik bir saplantı olarak Türk eğitim tarihinin olmazları arasına girmiştir. Bilhassa 1999 ve 2001 yılları aralığında karma eğitimle ilgili tartışmalar rejim meselesi tartışmalarına dönüşmüştür.

 2.Batı'da tek cinsiyetli eğitim uygulamaları

Sanayileşme ve şehirleşmenin yaygınlaşması neticesinde dünyada uygulamaya koyulan karma eğitimin negatif neticeleri, kız ve adamların ayrı okullarda yada aynı çatı altında ayrı sınıflarda eğitim görmeleri şeklinde tanımlanabilecek tek cinsiyetli eğitimi (single gender education) tekrardan bir alternatif olarak düşünmeyi mümkün kılmıştır.

Avrupa, ABD ve Avustralya'da tek cinsiyetli eğitime doğru bir yöneliş bulunmaktadır. Bu kıtaların ülkeleri, vatandaşlarının tek cinsiyetli eğitim talepleri karşısında bu okulların açılmasını kolaylaştırmakta ve bu ülkelerde tek cinsiyetli eğitim veren okullar giderek yaygınlaşmaktadır.

ABD'de bir tek kızların devam etmiş olduğu üniversitelerin yarıya yakını kiliselere ve dinî cemaatlere aittir. Yüzlerce kız üniversitesi ve kız koleji bulunan ABD'de, kız okullarının bilimsel nitelikli başarısı, bu okullara yönelik yoğun bir talebin ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir. Karma eğitimin okullarda birçok soruna yol açtığını tespit eden Amerikan yönetimi, kız ve adam öğrencilere ayrı sınıflar açılmasını teşvik etmektedir. Uygulamanın eğitimde kaliteyi yükselttiğini gören pek fazlaca devlet okulu da, kız ve erkeklere ayrı derslik açmaya başlarken 1995 senesinde 3 devlet okulunda yürütülen ayrı eğitim uygulaması, 2009 yılına gelindiğinde 500 okulu aşmış bulunmaktadır. 

Meydana getirilen araştırmalar, kız ve adamların ayrı okullarda yada ayrı sınıflarda eğitim görmelerinin öğrencileri meşgul eden eğlence, kavga, kabahat işleme, vakti boşa harcama, rahatsız etme ve gebelik şeklinde olumsuzlukların asgari düzeye inmesini sağladığını göstermektedir. Karma okullara giden kızlar "nasıl göründükleri", bir tek kız okuluna gidenlerin ise "kim oldukları" ile daha fazlaca ilgili olduğu saptanırken ayrı okula gidenlerin kendine itimat oranlarının da daha yüksek olduğu görülmüştür. ABD genelinde kız okullarına giden talebe oranı yüzde 2 iken ABD Senatosu ve kongredeki bayanların yüzde 20'si, bir tek kızların gittikleri okullardan mezun olmuştur. ABD'de dışişleri bakanlığı görevinde bulunan ve son başkanlık seçimlerinde Demokratların talibi olan Hillary Clinton'un da, Wellesley Kız Üniversitesi'nde okumuş olduğu bilinmektedir. ABD'de bugün 84 kız üniversitesi bulunmaktadır. 

2001'de ABD Senatosunda oy birliğiyle kabul edilen "Hiçbir çocuk geride kalmasın" tasarısıyla devlet okullarında gönüllülüğe dayalı tek cinsiyetli eğitim verilmesinin önü açılmış ve bu okullara kamu fonlarından yaralanma imkânı verilmiştir. 2000 senesinde ABD'de tek cinsiyetli eğitim veren okul sayısı 4 iken tasarının yasalaşmasıyla birlikte bu sayıda ciddi bir artış olmuştur. "ABD Tek Cinsiyetli Eğitim Veren Kamu Okulları Ulusal Derneği"nin verilerine nazaran, 2011-2012 eğitim-öğretim senesinde tek cinsiyetli eğitim veren okulların sayısı 506'ya çıkmıştır. Bunların 116'sında yalnızca kız ya da adam öğrenciler bulunurken, 309'unda karma eğitim yapılmakla birlikte tek cinsiyetli sınıflar bulunmaktadır.  

Gene ABD'de 2008 senesinde Stetson Üniversitesi'nin yürüttüğü dört senelik bir araştırmada demografik yapı, sınıftaki talebe sayısı ve müfredat bakımından birbirinin aynısı karma ve ayrı eğitim veren iki okul incelenmiştir. Araştırmanın sonuçlarına nazaran, karma okulda okuyan adamların yüzde 55'i imtihanı başarıyla verirken bir tek adamların okumuş olduğu okulda, aynı sınavdaki başarı oranı yüzde 85 çıkmıştır.  

Avustralya ise, tek cinsiyetli eğitimin en yaygın olduğu ülkelerden biri olmakla beraber karma eğitim tartışmaları bu ülkede hâlâ sürmektedir. Avustralya Eğitim Bürosu'nun 2007'de yayınladığı istatistiklere nazaran, 1985'te ortaöğretim düzeyindeki kız öğrencilerin yüzde 54'ü, adam öğrencilerin yüzde 55'i tek cinsiyetli eğitim veren okullarda öğrenim görmektedir. Sadece bu oran 1995'e gelindiğinde kız öğrencilerde yüzde 45'e, adam öğrencilerde de yüzde 41'e gerilemiştir. 1985'ten günümüze Avusturalya'da tek cinsiyetli eğitim veren okulların oranında azalma olduğu görülmektedir. 

Avustralya'da tek cinsiyetli eğitimin amacı, daha yüksek ders notları ve bilimsel nitelikli başarı olarak ifade edilmektedir. Sydney'de liselerin yüzde 12'si tek cinsiyetli eğitim vermektedir. Avustralya'da 2010 senesinde adam liselerinde "Delikanlılıktan erkekliğe" isminde, gençleri kadın-erkek ilişkilerine hazırlayan bir ders verilmeye başlanmıştır. Bu dersle bir tek erkeklik mevzusunda değil, bayanlara iyi mi davranılması gerektiği mevzusunda da gençler eğitilmektedir.

Avustralya Eğitim Araştırmaları Konseyi tarafınca 2000 senesinde meydana getirilen bir çalışmayla karma ve tek cinsiyetli okullardaki talebe başarıları karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada 270 talebe altı yıl süresince 53 ayrı dersten incelemeye alınmıştır. Emek harcama sonucunda tek cinsiyetli eğitim veren okullar karma okullara nazaran yüzde 15 ile yüzde 22 içinde değişen oranlarda daha başarı göstermiş çıkmıştır. Bununla birlikte tek cinsiyetli okullarda okuyan öğrencilerin daha terbiyeli ve disiplinli oldukları, müfredata daha ilgi göstererek derslere zevkle katılımda bulundukları tespit edilmiştir. 

Avrupa Birliği (AB) üyesi tüm ülkelerde tek cinsiyetli eğitim veren okullar bulunmaktadır. Tek cinsiyetli okulların kurulması daha maliyetli olduğundan bunların çoğunluğu hususi okullardır. Avrupa ülkelerinden Danimarka, tek cinsiyetli eğitime geçiş icra eden ilk ülkedir. Bilhassa adam evlatların başarı seviyesinin düşük olması ve kızlara daha çok olanak ve özgüven ortamı sağlama düşüncesi, Danimarka'da tek cinsiyetli okulların açılmasında belirleyici olmuştur. 

İngiltere Eğitim Bakanlığı da, okullarda öğrenciler arasındaki sertlik ve kavgalara son vermek için tek cinsiyetli eğitime geçtiklerini belirtmektedir. İngiltere'de tek cinsiyetli eğitim uygulaması bulunan 400'ü aşkın okul bulunmaktadır. "İngiltere Ulusal Eğitim Araştırmaları Kurumu", 2002 senesinde, okul büyüklüğü ve tipinin (karma yada ayrı) bilimsel nitelikli performans üstündeki etkilerini araştırmakla göreve getirilmiştir. Kurum, tek cinsiyetli devlet liselerinin yaygın olarak bulunmuş olduğu İngiltere'nin her tarafınca 2 bin 954 lise üstünde çalışmıştır. Kurumun bu araştırma neticesinde yayınladığı raporda, kız ve adam öğrencilerin bilimsel nitelikli kabiliyetleri açısından tek cinsiyetli okullarda daha başarı göstermiş olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 

Almanya'da hususi okul ve kurslarda karma eğitim zorunluluğu olmamakla beraber devlet okullarındaki karma eğitim mecburiyeti de 2001 senesinde kaldırılmıştır. Almanya'da devlet okullarını tercih etmek isteyen velilere, ayrı eğitim uygulamasının bulunmuş olduğu okullarda eğitim imkânı sunulmaktadır. Kız ve adamların tamamen ayrılamadığı okullarda dil, matematik, fizik, kimya, bilgisayar ve spor şeklinde kız ve adamların yeteneklerinin değişik olduğu dersler ayrı yapılmaktadır. Devletin teşvik etmiş olduğu bu uygulamanın öğrencilerin başarısını yükselttiği görülmüştür. 

Tek cinsiyetli sınıflarda kızlar daha özgürce derse katılıp soruları çözmekte, erkekler de kendi imajları hakkında endişelenmek yerine stresten uzak bir konsantrasyonla daha çok ders çalışmaktadırlar. Bu tür sınıfların talebe motivasyon ve başarısını arttırdığı görülmektedir. Tek cinsiyetli eğitim veren okullardaki öğrencilerin bilimsel nitelikli başarıları, bu okulları ilgi çekici kılsa da bu okullar, ekseriyetle dini yada ücretli hususi okullar olup devlet okulları değildir. Bu okulların talebe mevcutlarının devlet okullarına nazaran düşük olması ve daha iyi ücret ödenmesi nitelikli öğretmenleri de bu okullara çekmektedir. 

3.Karma eğitim modelini savunanların gerekçeleri

Dünyada ve Türkiye'de karma eğitimin avantaj ve dezavantajları devamlı münakaşa mevzusu olagelmiştir. Karma eğitimi savunanlar ve karşı çıkanlar, değişik gerekçelerden hareketle tezlerini ortaya koymuşlardır. Karma eğitim tartışmalarının daha iyi kavranabilmesi açısından karma eğitimi savunanların gerekçelerine bakmak ve bu mevzuda bir değerlendirmede bulunmak yerinde olacaktır.

Karma eğitim uygulamasına yönelik meydana getirilen çalışmalara bakıldığında genel olarak ortaya konulmuş olan gerekçeler şunlardır:

1. İdeolojik ve Siyasal Gerekçeler: Karma eğitimi savunanlar, bu sisteme karşı çıkanların siyasal ve ideolojik bir yaklaşımla davrandıklarını iddia etmektedir. Sadece bu konudaki emek harcamalar incelendiğinde vatanımızda karma eğitimin kendisinin ideolojik bir zemine dayandığı ve halen varlığını bu anlayışla sürdürdüğü rahatça ifade edilebilir.

Vatanımızda karma eğitim modelini hararetle savunanların başlangıcında Eğitim-Sen gelmektedir. Eğitim-Sen'in çıkardığı "Karma Eğitimde Çarpıtmalar ve Gerçekler"  adlı broşürde ideolojik yaklaşım seçimi açıkça görülmektedir. Broşürde geçen "Eğitimin dini kurallara göre biçimlendirilmesi, öğrencileri inanan ya da inanmayan, dindar ya da dinsiz, ibadet eden ya da ibadet etmeyen gibi kategorilere ayırmaya başladı. Toplumda giderek derinleşen ve tehlikeli boyutlara ulaşan ayrışmalar eğitimin, bilimden çok dini kurallara göre düzenlenmesi ile daha da derinleşti. Bütün bu gelişmelerden cesaret alanlar, bilimsel, demokratik ve laik eğitimin en temel öğelerinden birisi olan karma eğitimin kaldırılmasını önerecek kadar ileri gittiler" ifadeleri bu duruma örnek teşkil etmektedir.

Prof. Dr. Mahmut Tezcan, "Eğitim Sosyolojisi" adlı hacimli eserinde eğitim ile ilgili mühim teknik ve bilimsel yaklaşımlara yer verirken karma eğitim mevzusuna bir tek bir sayfa ayırmıştır. Ek olarak bu mevzuda yazılanlar bilimsel olmaktan ziyade yazarın ideolojik kaygılarını yansıtmaktadır. Gene bu eserde geçen, "Karma eğitim ilkesi eğitimde fırsat eşitliği ilkesini gerçekleştirmeyi amaçlayan çağdaş görüşleri yansıtan hukuksal bir güvencedir. Ayrıca bu ilke Atatürk devrimlerinin bir parçası olarak eğitim sistemimize girmiştir" ifadesi, bu ülkede karma eğitimin ideolojik hedefler doğrultusunda uygulanmış olduğu gerçeğini açıkça belirtmektedir. 

Görüldüğü suretiyle karma eğitimi savunanların gerekçeleri, bu mevzunun eğitim açısından oluşturacağı yarar yada zararlardan ziyade siyasal ve ideolojik reflekslere dayanmaktadır. Başka bir ifadeyle meseleye yaklaşımları, bilimsel bir temelden ziyade ideolojik karakterdedir. Karma eğitime alternatif olarak sunulan tek cinsiyetli eğitimin daha verimli bulunduğunu korumak için çaba sarfeden bilimsel çalışmaların değerlendirilmesinde de ideolojik endişeler egemen olmaktadır. 

2. Cinsiyetçi eğitime karşı olunması gerektiği düşüncesi: Karma eğitimi savunanlara nazaran, adam ve kız öğrencilerin beraber aynı ortamda eğitim görmeli, cinsiyete dair bir fark yapılmamalıdır. Eğitim-Sen raporunda geçen "Karma eğitimle öğretim, kız ve erkek öğrencilerin küçük yaşlardan itibaren bir arada okutulması, farklı cinslerin birbirini tanıması, farklılıklarına saygı göstermesi ve kadın erkek eşitliğinin okul çağlarından itibaren bilince çıkarılması açısından son derece önemlidir" ifadesiyle kız ve adam öğrencilerin beraber okumasının "birbirlerini tanımaları ve tanımlamaları" açısından mühim olduğu vurgulanmıştır.

3. Bilimsel, demokratik ve laik eğitimin karma eğitimi gerektirdiği öne sürülen nedeni: Karma eğitimi savunanlar, bu sistemin demokratik ve laik eğitim anlayışının temelini teşkil etmiş olduğu görüşündedirler. Bunlar tek cinsiyetli eğitimin bilimsel objektifliğe aykırı olduğu ve demokratik eğitimin bir gereği olarak cinsiyet üstüne bir ayrımın doğru olmadığı kanaatindedirler. Ek olarak karma eğitime karşı olmanın temelinde dini bir hassasiyetin bulunduğunu vurgulayarak bunu laiklik ilkesine aykırı görmektedirler. "Çağdaş ve Batılı olmak" şeklinde ifadelerle kamufle edilen bu görüşlerin "bilimselliği ve demokratikliği" tartışmalıdır.

Ek olarak örnek gösterilen Batı vatanlarında, tek cinsiyetli eğitim ve dini eğitim, demokratik bir hak olarak talep eden vatandaşlara sunulmaktadır.

4. Eğitimde fırsat eşitliğinin karma eğitimle sağlanacağı savunusu: Karma eğitimi savunanlar, kadın-erkek eşitliği düşüncesinin ilk uygulama alanının okul bulunduğunu anlatmaktadır. Yaşamın her alanında olduğu şeklinde eğitimde de kız ve adamların bir arada bulunması gerektiği, şu sebeple eğitimde başarının cinsiyetle ilgili olmadığı bunun daha fazlaca bireysel farklılıklardan kaynaklandığı iddia edilmektedir. Bundan dolayı da bireylerin cinsiyet merkezli ayrımının fırsat eşitliğine aykırı olduğu savunulmaktadır. Sadece bilimsel gerçeklikler ve meydana getirilen emek harcamalar cinsiyet farklılıklarının başarıyı etkileyen unsurlardan biri bulunduğunu ortaya koymaktadır.

5. Karma eğitimin fazlaca yönlü bir sistem olduğu düşüncesi: Karma eğitim savunucuları karma eğitimin bir tek eğitim alanıyla ilgili olmadığını; ruhsal, sosyolojik ve pedagojik pozitif yönlerinin bulunduğunu iddia etmektedirler. Bu düşünceye nazaran karma eğitim karşı cinsle sıhhatli bir etkileşim alanı sağlayarak bireylerin cinsel psikolojilerini biçimlendirir ve sosyalleşmelerine katkı sunar.

Karma eğitim savunucuları, eğitim kurum ve materyallerinin kız çocuklarına nazaran özgüveni artırıcı bir halde dizayn edilmesi icap ettiğini ve karma eğitim uygulanan okullardaki başarısızlıkların cinsiyet üstünden değil eğitim kalitesi ve niteliği üstünden değerlendirilmesi icap ettiğini belirtmektedirler. Sadece gerek vatanımızda ve gerekse yabancı ülkelerde eşit şartlarda (sınıftaki talebe sayısı, her bir öğretmene düşen talebe sayısı, eğitim müfredatı, fiziki şartlar, vs.) meydana getirilen araştırmalarda durumun değişik sonuçlar verdiği ve tek cinsiyete dayalı eğitim modellerinde başarının daha çok olduğu görülmektedir.

4. Karma eğitimin öğrenciler üstündeki toplumsal ve ruhsal tesirleri

Karma eğitim uygulamasından beklenilen kazanımlar, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve kadının toplumsal yönünün belirginleşmesi olarak dile getirilmektedir. Bununla beraber bireylere cinsiyet eğitimi verecek ortam oluşturmak, cinsiyet kimliğine ve rolüne katkı sunmak ve toplumdaki cinsel tacizlerin önüne geçmek şeklinde hususlar da hedeflenmektedir.

Sadece uzun senelerdir uygulanmakta olan karma eğitim uygulamasıyla bu hedeflerin hiçbirinin istenilen düzeyde gerçekleşmediği görülmektedir. Oysa bir eğitim modelinin toplumsal karşılığının alınması için 20-30 senelik bir süre bile kafi olmaktadır. Karma eğitim modeliyle çocuklarda ve gençlerde amaçlananın aksine toplumsal ve ruhsal olarak negatif etkisinde bırakır görülmektedir.

Birçok ülkede mühim bir "reform" olarak sunulan karma eğitim uygulaması günümüzde ciddi bir halde kritik edilmeye başlanmış, bazı ülkelerde alternatifleri oluşturulmuş, bazı ülkelerde ise kaldırılmıştır. Karma eğitim modelinin çocuk ve gençlik üstündeki zararları ve negatif tesirleri şu şekilde sıralanabilir: 

1. Özgüvensizlik, utangaçlık, içine kapanıklık şeklinde ruhsal problemler: Adam ve kız evlatların kişiliklerinin oluştuğu en tehlikeli sonuç süreçler olan okul dönemlerinde, ruhi ve ruhsal farklılıklar ve yönelimler göz ardı edilmiş olduğu için bireylerde ruhsal problemler ortaya çıkmaktadır. Bilhassa aynı ortamı paylaşan kız ve adam öğrencilerin kendilerini rahat hissetmeme problemi; utangaçlık, içine kapanıklık, özgüven eksiklikleri başarısızlığa sebebiyet vermektedir. Bu zamanda daha duygusal olan kız evlatlarının bu olumsuzluklardan daha çok etkilendiği söylenebilir.

2. Cinsel tacizlere zemin hazırlama: Erişkinlik dönemindeki öğrencilerde biyolojik farklılıklardan kaynaklı değişimler aynı ortamda bulunan karşı cinsteki öğrencileri yoğun cinsel dürtülere maruz bırakmaktadır. Bu durum birçok cinsel rahatsız etme vakasına sebebiyet vermektedir. Bilhassa kız öğrenciler bu aşamada ciddi problemler yaşamaktadır. Geçmiş yıllara nazaran cinsel rahatsız etme vakalarının artış göstermesi, acil ve ciddi tedbirler alınmasını gerektirmektedir.  Eğitim Sen'in de 2000-2009 yılları aralığında yapmış olduğu araştırmaya nazaran, okullardaki rahatsız etme ve saldırı vakalarında ciddi bir artış yaşanmaktadır. Gene bu mevzuda Türk Eğitim Sen'in 2006 senesinde çeşitli illerden 1136 ilköğretim okulunun 7 ve 8. derslik öğrencileriyle yapmış olduğu ankete nazaran, öğrenciler arasındaki cinsel rahatsız etme olaylarının yüzde 92'lere çıkmış olduğu tespit edilmiştir.

ABD'de ise, ilköğretim ikiden lise son sınıfa kadar karma eğitim modeline nazaran eğitim alan 4 bin 200 talebe içinde meydana getirilen bir araştırmaya nazaran; Her gün cinsel tacize uğradığını söyleyenler yüzde 39, haftada minimum bir tacize uğradığını söyleyenler yüzde 29, 13-19 yaş içinde doğum icra eden bekâr kızlarda doğum yapma oranındaki artış bundan önceki yıla nazaran yüzde 16, şikâyet hâlinde idarenin şikâyeti takip oranı yüzde 55, sözlü yada hareketle tacize uğrayanlar ise yüzde 89 olarak tespit edilmiştir. 

3. Adam ve kız evlatlarının farklılıklarının göz ardı edilmesi: Karma eğitim modelinde kız ve adam öğrenciler, ruhi ve bedensel farklılıkları göz ardı edilerek aynı eğitim modeline zorlanmaktadır. Oysa hanım ve adamın beyin yapıları ve öğrenme stilleri birbirinden farklılık arz etmektedir. Birçok bilimsel araştırma ile ispatlanmış bu gerçeklik, karma ve tek cinsiyetli eğitim modellerindeki başarı oranlarıyla beraber değerlendirildiğinde tablo daha net ortaya çıkmaktadır.

İngiltere'de liseyi tamamlama imtihanı olan A level ve GCSE sonuçlarına bakarak meydana getirilen bir karşılaştırmaya nazaran, kız ve adam okullarının başarı oranı, karma eğitim icra eden okullara nazaran daha yüksek çıkmıştır. Araştırmaya nazaran; ilk üçe giren okulların hepsi özeldir. St. Paul's Girls School'un birinci, Perse School for Girls'ün ikinci olması, hususi kız okullarının karma okullara nazaran ne denli başarı göstermiş bulunduğunu ispatlamıştır. Genel olarak ise kızların başarısı göze çarpmaktadır. İlk 50'ye giren liseden 27'si kız okulu olurken, 14'ü adam okuludur. Aynı araştırmaya nazaran ilk 50'ye giren okullardan bir tek 7 tanesi karma eğitim yapmaktadır. 

Adam öğrencilerin daha fazlaca Matematik, Fizik, Kimya, Bilgisayar, Mühendislik şeklinde alanlarda başarı göstermiş oldukları; kız öğrencilerin ise Toplumsal bilimler, Tarih, Coğrafya Edebiyat, Hukuk şeklinde alanlara daha fazlaca eğilimli oldukları tespit edilmiştir.  

4. Eğitim tercihi hakkına aykırı olması: Karma eğitim, eğitim tercihi hakkı açısından hak ihlâlleri oluşturmaktadır. İnançları dolayısıyla karma eğitim uygulamasını istemeyen aileler ve öğrencilere karma eğitim dayatmasında bulunmak, açık bir insan hakları ihlâlidir. Kız ve adam öğrencilerin kendilerini daha rahat hissedebilecekleri bir ortamda eğitim görme hakları olmalıdır. Karma eğitimin mecburi olması bu hakkı engellemektedir.

5. İnanç özgürlüğü ve dini eğitime aykırı oluşu: İnanç özgürlüğü bağlamında her kişinin dinî eğitim hakkı bulunmalıdır. Toplumun ezici çoğunluğunun Müslüman olduğu bir ülkede İslâmî eğitim hakkı ve bunun gerektirdiği ortam sağlanmalıdır. Bilhassa imam-hatip liseleri ve tanrı bilim fakültelerinde karma eğitim uygulamalarının bulunması, insanî açıdan çeşitli sorunların ortaya çıkmasına niçin olmaktadır. Kur'an-ı Kerim derslerinde kız öğrencilerin adam öğrencilerin bulunmuş olduğu bir ortamda -insan haklarına aykırı bir halde kimi zaman hususi hâlleriyle ilgili açıklamalar yapmak durumunda kaldıkları bilinmektedir.

Türkiye'nin birçok bölgesinde bilhassa kız evlatlarının okula gönderilmemesinin arka planında dinî gerekçeler bulunmaktadır. Eğitim-Bir Sen'in Diyarbakır, Van, Bitlis, Siirt, Mardin, Batman başta olmak suretiyle okuma-yazma oranı en düşük illerde karşı karşıya görüşerek yaptırdığı ankette bulunan "Neden kız çocuklarınızı okula göndermiyorsunuz?" sorusuna velilerin yüzde 60'ı şu cevabı vermiştir: "Ahlaki değerlerimizi korumak istiyoruz, okullardaki eğitime güvenmiyoruz." Ek olarak Eğitim ve Halkla İlişkileri Geliştirme Derneği'nin "Kız Çocuklarının Okullaşması" kampanyası çerçevesinde yapmış olduğu ankete katılanların yüzde 59'u ahlâkî değerlerin korunması mevzusunda endişeli olduklarından dolayı kızlarını okula göndermediklerini ifade etmişlerdir. 

6.Cinsel rol değişimi ve meslekî hedef sapmaları: Aynı ortamı paylaşan kız ve adam öğrencilerin gerek cinsiyete özgü davranışlarında ve gerekse de meslek seçimine dönük yönelimlerinde hedef sapmalarının olduğu gözlemlenmektedir.

7. Aile ve okul ikilemi: Türkiye özelinde birçok öğrencinin aileden almış olduğu terbiye ve eğitimin okulda görmüş olduğu karma eğitim modeli ve bu uygulamanın getirdikleriyle uyuşmaması, öğrencileri ikileme düşürmektedir. Bu ikilem bununla birlikte öğrenciler üstünde birçok negatif davranışın ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.

8.Flört olarak adlandırılan ilişkilerin yaygınlaşması: Karma eğitim ortamının karşı cinsle duygusal bir bağ kurmaya sebep olan negatif yönü neticesinde öğrencilerde başarı seviyesi düşmektedir. Medyanın özendirici etkisiyle "flört" olarak adlandırılan gayr-ı etik ilişkilerin bununla beraber getirmiş olduğu cinsel tacizler ve istenmeyen gebelikler mühim problemler oluşturmaktadır. 

9. Ekonomik farklılıkların ön plana çıkması: Karma eğitim, toplumsal ve ekonomik farklılıkların ön plana çıkarıldığı ve bu yönden kendini yetersiz hisseden gençlerin ruhsal bunalımlar yaşamış olduğu bir ortam oluşturmaktadır. Karma eğitim modeli tatbik eden okullarda öğrencilerin velilerinden daha çok ekonomik isteklerde bulundukları gözlemlenmektedir. Bunun altında yatan aslolan sebep, karşı eşeysel etkileme güdüsüdür. Ailelerin bu maddi istekleri karşılayamamaları, gençlerde intihara kadar giden birçok ruhsal problemler oluşturmaktadır.

10. Fizikî ve görsel farklılıkların ruhsal sorunları tetiklemesi: Fiziki ve görsel farklılıklar, karma eğitim modeliyle eğitilen gençlerde daha çok ruhsal bunalımlara sebebiyet vermektedir. Kendini öteki arkadaşlarına nazaran daha çirkin hisseden kız öğrencileri ya da kendini öteki arkadaşlarına nazaran daha azca yakışıklı gören adam öğrenciler, ruhsal bunalımlar geçirmekte ve aşağılık kompleksi yaşamaktadır.

11. Disiplin suçlarının artması: Karma eğitim tatbik eden okullarda disiplin sorunları daha çok ortaya çıkmaktadır. Öğrenciler arasındaki münakaşa, kavga ve hatta sonu ölümle biten vakaların arka planındaki nedenler, bir çok kez kız-erkek ilişkileriyle bağlantılıdır. Ek olarak kız ve adam öğrencilerin aynı sınıfta eğitim görmesi, öğretmenin derslik içindeki otoritesine de negatif tesir etmektedir.

Netice ve değerlendirme

Aydınlanma periyodu ve endüstri devrimiyle beraber Batı dünyasının benimsediği değerleri yansıtan karma eğitim modelinin, toplumsal gereksinimleri karşılamaya ve yetkin bireyler yetiştirmeye dönük uygulanmış olduğu ileri sürülmektedir. Sadece karma eğitim modelinin dünya genelindeki çıktılarına bakıldığında, karma eğitimin iddia edilenin aksine daha çok bireysel ve toplumsal problemler doğurduğu ve bilhassa pedagojik açıdan verimsizliğe sebebiyet verdiği görülmektedir.

Karma eğitim modelinden negatif neticelerin hâsıl olması, bu modelin dünya genelinde uzmanlar tarafınca tekrardan değerlendirilmesine niçin olmuş; böylelikle tek cinsiyetli eğitim modeli yine gündeme gelmiştir. Bilimsel saha araştırmaları ve veri analizleri neticesinde dünyada karma ve tek cinsiyetli eğitim veren eğitim müesseseleri karşılaştırma edilmiş, karma eğitim modeline nazaran tek cinsiyetli eğitimin başarı düzeylerine daha pozitif etkilerde bulunmuş olduğu saptanmıştır. Karma eğitimin öğrenciler üstündeki toplumsal ve ruhsal tahribatları da, eğitim sistemini tek cinsiyetli eğitim odaklı tekrardan yapılandırmanın gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.

Türkiye'de karma eğitim modeli, Cumhuriyet'in kurucu yapısının Batı'yı merkeze alarak "makbul vatandaş" üretme projesinin en mühim ayaklarından birini oluşturmuştur. Yerleşim birimlerinden uzak alanlara kurulmuş yatılı köy enstitülerinin talebe yurtlarında kız ve adam öğrencilerin yatakhanelerinin bile karma olması ve köy kızlarının mecburi olarak bu okullara alınması, karma eğitimin pedagojik bir tercih olmaktan öte ideolojik bir vasıta olarak benimsendiğini göstermektedir. 

Türkiye'de karma eğitim savunucularının devamlı referans gösterdikleri Batı'da, karma eğitime alternatif modellerin uygulamaya koyulduğu bir dönemde -2000 yılında-, ANASOLM hükümetinin Ulusal Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, hususi okullara ve kurslara dahi karma eğitim mecburiyeti getiren bir genelge yayımlamıştır. Günümüzde hâlâ "yasal olarak" hususi okul ve bakanlık denetimindeki kursların bile karma eğitim verme mecburiyetinde olduğu Türkiye'de, okullar bir tek genel, hususi ve meslek lisesi olarak sınıflandırılmaktadır. Uygulama değişik da olsa, yasal zeminde bir tek "Erkek Lisesi" yada meslek liseleri haricinde "Kız Lisesi" açılamamaktadır.

Batı'da karma eğitim tartışmaları "eğitimin kalitesi" üstünden pedagojik zeminde yürütülürken Türkiye'de karma eğitim meselesi, "laiklik" meselesine indirgenerek ideolojik tartışmalara araç-gereç edilmektedir. Eğitim-Sen'in Kasım 2014'te yayınladığı broşürde geçen "Asıl tartışılması gereken okulun topluma uydurulmaya çalışılması değil, toplumun okullardan başlayarak demokratik ve eşitlikçi bir anlayışıyla değişiminin sağlanmasıdır"  ifadesi, Türkiye'deki karma eğitim savunucularının toplumu ideolojik yaklaşımlarına nazaran dizayn etme hedeflerini açıkça göstermektedir. 

Başarı ve performans değerlendirmesi icra eden bilimsel araştırmalar, tek cinsiyetli eğitim kurumlarının açık ara başarısını ve karma eğitimin sebep olduğu sosyolojik, ruhsal, biyolojik, ahlâkî ve ekonomik tahribatları net bir halde ortaya koyarken hâlâ toplumun tek cinsiyetli eğitim taleplerinin dikkate alınmaması ve karma eğitimde ısrar edilmesi, Türkiye açısından ciddi bir sorundur. Türkiye'nin toplumsal gerçekliği dikkate alınarak yapılması ihtiyaç duyulan, toplumdaki tek cinsiyetli eğitim taleplerine ve ihtiyaca yanıt verecek düzeyde ortaöğretimden itibaren ayrı sınıfların ve ayrı okulların açılmasıdır. Ek olarak Türkiye'de karma eğitim bir hak olarak sunulurken tek cinsiyetli eğitim tercihinin temel bir insan hakkı olduğu gerçeği göz ardı edilmektedir. Karma olarak tek tip bir eğitim dayatması, bilhassa inancından dolayı hassasiyetlere haiz olan ve inancı doğrultusunda karma eğitim almak istemeyen oldukça geniş bir kitleyi mağdur etmektedir.  

Türkiye'de, kanuni değişimler yapılarak devlet okulları ve hususi okullar dâhil olmak suretiyle tüm eğitim kurumlarında aynı müfredat ve eğitim imkânlarıyla, eşit halde isteyen her insana tek cinsiyetli eğitimin önünün açılması gerekmektedir. Ondan sonra okul aile birlikleri ve talebe velilerinin görüşleri alınarak toplumdaki ayrı eğitim ihtiyacı bölgesel olarak tespit edilmelidir. Ilk olarak aynı çatı altında tek cinsiyetli sınıfların açılması, hemen sonra talebin yoğun olduğu yerlerde tek cinsiyetli okullara kademeli geçiş yapılması sağlanmalıdır. Karma eğitim ideolojik çerçevede polemik mevzusu olmaktan çıkarılıp nitelikli eğitim verilmesi hususuna odaklanılmalı, karma yada tek cinsiyetli eğitim tamamen kişilerin tercihine bırakılmalıdır. Devlet mekanizması, tercih noktasında engel olmak yerine imkânlar oluşturarak talepleri karşılayacak eğitim kurumları açmalıdır. 

Kaynak: (İLKHA)