Vaize Şeyma Toptik, sosyal medyanın dayattığı güzellik ve onay kültürüne karşı uyararak, “Bir kızın değeri, başarısında ya da görünüşünde değil; Allah’ın ‘Ben seni yarattım.’ deyişindedir." diyerek, kız çocuğunun rahmet, şefkat ve şuurla büyütülmesi gerektiğini vurguladı.

“İslam kıza değer kazandırmadı; zaten verilmiş değeri hatırlattı.”

Cizre Müftülüğü İlçe aile Dini Rehberlik Vaizesi Şeyma Toptik, "Dünyada bazı şeyler vardır ki sessiz ama her şeyi değiştirir. Bir dua gibi, bir sabır gibi, bir rahmet dokunuşu gibi. Bazen bir evin içerisinde sabahın ilk saatlerinde okunan Kur’an sesi, bir toplumu yumuşatır. Bunlar, sessiz güzelliklerdir.  Hakiki güzellik sessiz olur gürültüyle değil, rahmetle olur. Kız çocukları bunun gibidir aslında. Evlerimize ilk geldikleri anda o sessiz bir yansıma ile birlikte evlerimize bir rahmet olarak girerler. İşte o rahmetin yeryüzündeki en saf yansımalarından biri, bir kız çocuğunun varlığıdır. O, sadece bir evin sevinci değil; bir ümmetin vicdanıdır. Çünkü İslam, kıza değer kazandırmaya çalışmadı. İslam, zaten yaratılışta verilmiş olan değeri yeniden hatırlattı.” dedi.

“Hz. Peygamber, toprağa gömülen sesi yeniden diriltti”

Kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi yeşil zeytinde fiyatlar bir önceki günü aratıyor
Kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi yeşil zeytinde fiyatlar bir önceki günü aratıyor
İçeriği Görüntüle

Peygamber Efendimizin, toplumun küçümsediği bir varlığı rahmetin merkezine yerleştirdiğini hatırlaran Toptik, "Hepimizin bildiği üzere cahiliye toplumunda kız çocuğu sessizdi. Varlığı utanç sayılıyor, doğumu yüzleri karartıyordu. İşte o dönemde Kur’an-ı Kerim şu sarsıcı soruyu yöneltti: “Diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğunda, hangi suçundan dolayı öldürüldü?” (Tekvîr, 8-9) Bu ayet yalnızca bir tarihi olayı değil, bir zihniyeti yargıladı. Aslında Allah insanlığa şunu sordu: “Benim rahmetimden yarattığım bir varlığa nasıl olur da değersiz muamelesi gösterirsiniz?” ve bizler Kur’an’ı Kerim'in muhatabı olarak, Kur’an’ı Kerim'in zamanlar, tarihler üstü olduğuna, mekânlar üstü olduğuna iman ediyorsak o zaman hala bu ayetin muhatabıyız.  Nitekim bunun en güzel yansımalarından bir tanesi olan bu soru yalnızca o dönemin babalarına değil, her çağın insanına yöneltilmişti. Ve o sorunun cevabı Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) ahlâkında bulundu. O, toprağa gömülen sesi yeniden diriltti. Toplumun küçümsediği bir varlığı rahmetin merkezine yerleştirdi. Kızına ayağa kalktı, elini tuttu, yüzüne tebessüm etti. Onun için, zürriyeti için dualar etti. Bu bir reform değil, bir ahlâkî devrimdi. Bu Dünya, bariz bir şekilde bir babanın sevgisinde Allah’ın rahmetini gördü. Ve o günden sonra “kız” kelimesi acizliğin değil, emanete sadakatin ifadesi oldu." diye ifade etti.

“Bir çocuğun değeri; başarısında, güzelliğinde, görünürlüğünde değildir, Allah’ın “Ben seni yarattım.” deyişindedir”

Bugün kız çocuklarının sosyal medyada diri diri modaya ve gösterişe gömüldüğünü vurgulayan Toptik, "Bugün kimse kız çocuklarını diri diri toprağa gömmüyor. Fakat başka bir şekilde üzerlerine toprak atılıyor. Parıltılı kelimelerle, süslü ideallerin, sahte özgürlüklerle üzerlerine toprak örtülüyor! örneğin onlara deniliyor ki “Güzel ol”, “beğenil”, “fark edil”, “daha fazla ol”, senin daha fazlası olmana ihtiyacın var, öyle olmazsan yaşayamazsın, bu hayata bir iz bırakamazsın diyen bir çağın içinde yaşıyoruz. Bunun en bariz olarak gösterildiği yer sosyal medya maalesef.  Sosyal medya insana sürekli şunu fısıldıyor: “Olduğun gibi yetmezsin.” Ve bu fısıltı, pek çok kızın kalbinde görünmez bir yük oluşturuyor. Kendini kıyaslayan, onay arayan, kim olduğunu dışarıdan öğrenmeye çalışan bir ruh ortaya çıkıyor. Aslında bu bir iletişim problemi değil; bir kimlik krizi. Oysa İslam, insanın değer ölçüsünü dışarıdan içeriye vermez tamamen, yaratılıştan verir. Bir insanın, bir kızın, bir çocuğun değeri; başarısında, güzelliğinde, görünürlüğünde değildir, Allah’ın “Ben seni yarattım.” deyişindedir. Yaratılış onuru hiçbir insan eliyle ne artırılabilir ne eksiltilebilir. Bu yüzden kız çocuğu, korunması gereken değil; emanet edilendir. Korunan aciz bir varlık olarak gösteriliyor; emanet edilen ise şuurla korumayı gerektiriyor. Şuurla korumak nerden geliyor tamamen Allah u Teâlâ’ya imandan gelen bir şeydir.  Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle yetiştirilir. Ve evet, o emanet şefkatle korunur; ama sadece şefkatle değil, şuurla. Çünkü şefkat bazen duygudan doğar, şuur ise imandan. Şefkat korur ama bazen acır; şuur korur ama anlar. Bir kız çocuğunu sadece acımayla değil, anlamayla; sadece merhametle değil, idrakle büyütmek gerekir. Nitekim Huriye Martı’nın çok beğendiğim bir sözü vardır ‘merhamet acımak değil, acıtmamaktır’. Kız çocuğu büyütülürken acıma ile değil acıtmamakla büyütülmesi gerekir." şeklinde konuştu

“Bir kız çocuğu yetiştirmek, bir rahmeti büyütmektir”

"Kız çocuklarına gönderilen mesaj tüm insanlığa aittir" diyen Vaize Şeyma Toptik, "Kız çocuğu sadece geleceğin annesi değildir. Eğer olaya bu şekilde bakmış olursak eksik olur.  O, aslında bugünün rahmetidir. Bir evde onun varlığı eksilirse, rahmet eksilir. Sesi duyulursa, berekette artar. Çünkü o, Allah’ın bizlere verdiği umut mesajıdır. Bu umut mesajı, yalnızca kız çocuklarına değil; bütün insanlığa aittir. Rahmet, cinsiyetle sınırlı değildir. Allah’ın rahmeti, adaleti, hikmeti her kulda tecelli eder. Ve her kul, o emaneti taşıma sorumluluğuyla imtihan olur. Bugün kız çocuklarını anarken yalnızca onların değerli olduğundan bahsetmiyoruz; onlar aracılığıyla kendi vicdanımızı hatırlıyoruz. Çünkü bir kız çocuğu yetiştirmek, bir rahmeti büyütmektir. Ve rahmet büyüdükçe, dünya daha insanca bir yer olur." dedi. (İLKHA)

Kaynak: İLKHA