Sudan'da yaşanan iç savaş ve ardından Birleşik Arap Emirlikleri'nin desteklediği Hızlı Destek Kuvvetleri'nin yaptığı katliamlar bölge halkını insnai bir kriz ile karşı karşıya bıraktı.
Yıllardır devam eden ölüm, göç ve açlık nedeniyle bir türlü istikrarın sağlanamadığı Sudan'da milyonlarca insan ise en temel ihtiyaç olan gıda, barınma, temiz su gibi birçok şeye ihtiyaç duyuyor.
Bölgede devam eden karışıklıkların oluşturduğu tahribat, arka planda yatan sebeplere ilişkin İLKHA muhabirine konuşan Gazeteci Yazar Hasan Sabaz, asıl amacın yer altı zenginliklerini elde etmek değil Amerika desteği israile tehdit oluşturabilecek unsurların ortadan kaldırılması olduğunu söyledi.
Darbe sonrası yaşanan iç çatışmalar krizi derinleştirdi
Sabaz, "Sudan'da yaşananlar, Gazze'de ateşkes sağlandıktan sonra basına yansıdı ama 2019'dan beri bir iç savaş, daha doğrusu bir karmaşa var. Son bir yıl içerisinde 10 milyona yakın insanın yer değiştirdiği, 200 bine yakın insanın öldüğü söyleniyor. Rakamlar çok net değil, bu açıdan çok trajedik. Sudan Afrika'nın kalbinde olan bir ülke… 20-30 yıl önce açlıktan ölümlerin konuşulduğu bir ülkeydi. Aslında geniş bir coğrafya, imkânları da var ama maalesef Ömer el-Beşir'e darbe yapıldıktan sonra iki ayrı gücün iç çatışmasından dolayı yaşanan sıkıntılar çok daha ileri bir seviyeye geldi. Darfur'un 5 kentinden bir tanesi olan sadece Faşir Sudan hükümetinin elinde kalmıştı. Diğer 4 kent Hamideti veya Dagalu denilen kişinin elinde. Resmileştirmek için Hızlı Destek Kuvvetleri denilen ama aslında köy ağası gibi bir şahıs ve etrafındakiler de çapulcu olan bir kesim… Maalesef dönemin devlet başkanı Ömer el- Beşir'in görevlendirmesiyle çok kirli eylemler söz konusu oldu. Bu şahsa sonradan bir nevi general rütbesi verilerek resmi görevin içerisine alındı." dedi.
Belli dönemlerde önemli isimlerin Sudan'da yaşamış olması israili rahatsız etti
Darfur bölgesinde madenlerden bahsedildiğini ancak meselenin daha önemli tarafının israil ile olan bağlantı olduğunu belirten Sabaz, "Şu anda artık tüm dünya Sudan'da yaşanan büyük vahşet, dram ve katliamın en büyük destekçisinin maalesef bölgenin şeytanı olan Birleşik Arap Emirlikleri olduğu biliniyor. Uzun süredir aslında olayın takipçileri bunu biliyordu. İsrail ve Amerika'nın birebir girmediği coğrafyalarda onlar adına vekâleten karmaşaya sebep olduğu, özellikle İslami hareketlere yönelik darbeler yaptığı biliniyor. Mısır Darbesi'nde, Tunus'ta Kays Said'in başa gelmesinde, Libya'da uzun süren iç savaşta, Yemen'deki durumda Birleşik Arap Emirlikleri'nin israil ve Amerika adına yürüttüğü bir vekâlet söz konusu. Sudan'ın kritik olması, çok gündeme gelmese de aslında israili rahatsız eden bir pozisyona sahip olmasıdır. Usame Bin Ladin'in uzun süre Sudan'da kaldığı biliniyor. Yıllarca israile karşı savaş veren ve Çakal Karlos (Ilich Ramírez Sanchez) olarak bilinen kişi Sudan'da yakalanıp Fransa'ya teslim edildi. Yine Lübnan'da 2006 savaşında israile büyük darbeler vuran ve sonrasında Suriye'de suikast ile hayatın ı kaybeden İmad Muğniye uzun süre Sudan'da kaldı. Bu tür isimlerin orada kalması israilde ciddi rahatsızlığa neden oluyordu." diye konuştu.
Sudan'ın yüzde 40'ı RSF'nin kontrolünde
Ömer el-Beşir'in devrilmesinde özellikle Körfezin, Birleşik Arap Emirlikleri'nin ve kısmen Suudi Arabistan'ın etkisinin olduğunu hatırlatan Sabaz, "Çünkü darbeyi gerçekleştirenlerin sonradan başa gelen General Abdulfettah Burhan, Husilere karşı yürütülen savaşta, Arap Koalisyonu'nun Sudan temsilcisi olarak görev yapıyordu. O bölgelerle ilişkisi vardı. Ancak her şeye rağmen RSF, Dagalu dediğimiz kişiler birileri adına kirli işler yapıyor, cinayetler işliyorlar. Buna rağmen Sudan halkı ikisi arasında Burhan'ı tercih edecekti. Neticede belki Sudan için bir şeyler yapabilir diye hesapları vardı. Ancak maalesef ortam çok temiz değildi ve Sudan önce ikiye bölündü, ardından Darfur'da büyük olaylar oldu. Sonra RSF'nin israil ile açık iş tuttuğu ortaya çıkınca bu sefer uluslararası kurulular tarafından kabul edilen hükümet, bunların önce orduya dahil edilmesini, ardından görevden alınmasını istedi. Birleşik Arap Emirlikleri'nin verdiği silah yardımıyla isyan edip yönetimi ele geçirmeye çalıştılar. Uzun süre Sudan'ın büyük bir kısmı bunların kontrolündeydi. Kısa süre önce başken Hartum ve çevresi bu güçlerden geri alındı. Ancak El-Faşir bölgesi uzun süredir büyük sıkıntılar yaşanıyordu. Ardından tahammül edemediler ve ordu geri çekilmek zorunda kaldı. Çekilince de dünya medyasına binlerce kişinin katledildiği yansıdı. İlk anda 2-3 bin kişinin katledildiği ancak aslında 80-90 bin kişinin katledildiği bir durum söz konusu… Bu topluluk her işi yapabilecek durumda. Uluslararası sistem tarafından herhangi bir yaptırımları yok. Birleşik Arap Emirlikleri tarafından bunlara çok ağır silahlar, özellikle insansız hava araçları veriliyor. Şu anda Sudan'ın yüzde 40'ı maalesef bu güçlerin kontrolü altında…" şeklinde konuştu.
Amaç kaostan beslenen israilin güvenliğini sağlamak
Uzun süre Sudan'daki hükümetin Amerika tarafından israile yaklaştırılması gibi bir proje yürütüldüğünü, General Burhan'ın Körfez ve Amerika tarafından sıkıştırıldığını söyleyen Sabaz, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Bir nevi 'israili tanıyacağız' sürecine geldi ama işin bununla bitmeyeceği ortaya çıkınca General Burhan geri adım attı ve bu sefer RSF'ye verilen destek arttırıldı. Bir karartma olayı zaten söz konusu. Ancak Afrika'da zaten uzun süredir bu tip olaylar oluyor. Bir kısmı küresel emperyalizmin desteklediği guruplar tarafından yürütülüyor. Daha önce Libya'da Halife Hafter'e bağlı birliklerin soykırıma varan katliamlar yaptığı ortaya çıktı. 2 sudan birbirinden ayrıldı. Güney Sudan Hristiyan'dı normalde. Amerika'nın zorlamasıyla ayrıldı ama kendi içerisinde bir çatışma yaşadı ve 1,5 yıl içerisinde yaklaşık 2 milyon insan öldü. Rakamlar biraz uçuk geliyor ama Afrika'daki olaylar maalesef dünyaya tam olarak yansıtılmıyor. Bir süre önce Etiyopya'da yaşananlar vardı. Şu anda Mali'de, Nijerya'da yaşanan olaylar var. Çok ciddi kıyımlar söz konusu. Bir kısmında Amerika'nın, Fransa'nın etkisi var. Bölgede Körfez'in desteklediği kimi şeyler var. Bunlar basına yansımıyor. Özellikle Sudan'ın israili rahatsız eden bir tarafı vardı. Bu anlamda israilin talimatıyla Birleşik Arap Emirlikleri bu bölgede bir kaosun olmasını istiyor. Amerika'nın uzun süredir bir projesi vardı. Bir yerde eğer israile karşı bir hareketlenme varsa o yerin yöneticilerinin ve halkının cezalandırılması gibi bir proje yönetiliyor. Amerika bunu çok açık söylüyor. Mesela Nijerya meseli gündeme getiriliyor. Eğer işin altı biraz eşelenirse büyük ihtimalle israil ile ilgili bir mesele çıkar. Bölgede kaosun oluşması israilin yayılma politikalarına hizmet etmesi açısından planlanıyor. Elbette yer altı zenginlikleri de bir sebeptir. Yahudi mantığı zaten sermaye ile ilgili, servet ile ilgili dünyanın birçok yerinde projeleri var. Ancak Birleşik Arap Emirlikleri'nin bununla ilgili bir çıkarı yok. Mısır'da darbe yaptırdığında orada herhangi bir maddi kaynak yoktu. Birleşik Arap Emirlikleri sadece oraya para harcadı. Ancak yapılan şey orada israil karşıtı bir yönetimin devrilmesiydi. Bunun için çaba harcadı. Sudan'dan da elde edebileceği çok bir şey yok. İsrailin kazançları olabilir ama vekâlet gücü olarak kullanılan Birleşik Arap Emirlikleri sadece israil karşıtı yönetimlerin zayıflaması için çaba harcıyor." (İLKHA)


