"Ümmet bilinci neden parçalandı, nasıl yeniden inşa edilir?" sorusuna dair İLKHA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Asma Köprü Uluslararası Öğrenci Derneği ve Genç Kudüs Şurası Başkanı Hanefi Sinan, bugün bilgiye ulaşmanın sorun olmadığını, asıl meselenin bu bilgiyi ahlak ve hukukla yoğurup hayata yansıtamamak olduğunu vurguladı.
Sinan, "Öncelikle şunu ifade edeyim: Bugün, insanın ve özelde Müslüman’ın bilgiye ulaşmak gibi bir sıkıntısı yok. Her türlü bilgiye çok kısa sürede ulaşılabiliyor ve bu bilgi kendi içinde tasnif edilip istifade sunulabiliyor. Geçmişte ise bir bilgi gizliliği söz konusuydu. Yani 35-40 sene önce, 50 sene önce bilgi gizliliğinden dolayı insanlar bilgiye ulaşmakta zorluk yaşıyor, bundan dolayı birtakım sıkıntılar çekiyorlardı. Doğrudur. Ancak bugün bilgiye ulaşmakta bir sorun yok. Peki, bilgiye ulaşıyoruz ama ulaştığımız bu bilgiyi sağlıklı bir şekilde tasnif edip hayata niye çeviremiyoruz? İşte tam burada sorun başlıyor, işin açıkçası. İslam toplumu ahlak üzerine bina edilmiş bir toplumdur." dedi.
Mekke toplumunun Peygamber Efendimize duruşundan dolayı 'Muhammedü’l-Emin' sıfatını verdiklerini belirten Sinan, "Peygamber Aleyhissalâtu Vesselâm, Mekke toplumu içerisinde her türlü ahlaksızlığın, zulmün, sıkıntının ve girift, problemli ilişkilerin bulunduğu bir ortamda dünyaya geldi ve bu beldede hayatını sürdürdü. İnsanların çok yalan konuştuğu, birbirini ezdiği; gaspın, alkolün, kumarın ve zulmün var olduğu bu toplum içerisinde Peygamber Aleyhisselâm, henüz kendisine vahiy gelmeden önce ahlak üretti. Yani yalan konuşmadı, bir başkasının hakkına tasallut etmedi, zalimlerle bir olup mazlumların hakkını yedirmedi. Bu konuda tamamen fıtrî olarak, bir insanın ahlaki anlamda duracağı en sağlıklı yerde durdu. Daha henüz vahiy kendisine ulaşmamıştı. Bu duruşundan dolayı Mekke toplumu ona 'Muhammedü’l-Emin' sıfatını verdi. Daha sonra vahiy de bu sıfat üzerine oturdu." şeklinde konuştu.
"Ümmet bilincindeki tıkanıklık bilgi eksikliğinden kaynaklanmıyor"
Açıklamasının devamında Sinan, şunları aktardı:
"O hâlde temel kural şudur: Bugün ümmet bilincindeki tıkanıklık bilgi eksikliğinden kaynaklanmıyor. Ümmetin, sağlıklı ve güçlü bir ahlaki zemin üzerine oturmamasından kaynaklanıyor. Bireysel ilişkilerimizden toplumsal ilişkilerimize, ticaretimizden hayatın tüm alanlarına kadar sağlıklı bir ahlaki zemin üretemememizden kaynaklanıyor. Bu zemini üretmediğimiz gibi bununla ilgili sağlıklı hukuki ilişkileri de kuramadık: Kişisel hukuk, toplumsal hukuk, yapısal hukuk, ticaret hukuku ve diğer bütün hukuki alanlardaki sağlıklı zeminleri oluşturmadığımız için sıkıntı yaşıyoruz. Aksi takdirde bugün ümmetin bilgi olarak ulaşamayacağı hiçbir şey yok. Sorun, amelden kaynaklanıyor. Ama bu amel de usul eksikliğinden dolayı noksan kalıyor. Biz öncelikle ahlaki anlamda fıtrata, yaratılış kodlarımıza geri dönmeliyiz. Bunun üzerinden ümmet, bir eğitim programı üretmelidir. Bu bilinmeyen bir şey değil. İslam toplumu 1300 sene boyunca bu eğitim programını farklı usullerle üretmiş, bunun üzerine hukuki bir yaşam biçimi inşa etmiş ve İslam medeniyetinin çok güzel örneklerini, çok güzel sonuçlarını ortaya koymuştur. Bugün biz de tarihsel süreç içerisinde bunları okuyoruz."
"Sorunumuz ahlak ve ahlakın üzerinden inşa edilecek hukuk meselesidir"
Konuyla ilgili son olarak Sinan, "Bugün sorunumuz ahlak ve ahlakın üzerinden inşa edilecek hukuk meselesidir. Bunu başardığımız zaman ümmet bilinci istediğimiz seviyeye gelecek; yeryüzündeki Müslümanlar birlikte yaşayabilme, birlikte hareket edebilme, birlikte üretebilme ve hayatı birlikte inşa edebilme kabiliyetlerini geliştireceklerdir. Böylece yeryüzünde yeniden yaşanabilir bir dünya kurulmuş olacaktır, Allah’ın izniyle." ifadelerine yer verdi. (İLKHA)