7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de 59 bin 219 Filistinli şehit düştü. Mart 2025'ten bugüne ise 8 bin 363 kişi hayatını kaybetti.
Mardin Artuklu Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Ebu Zeyd, Gazze'deki insanlık dramına dikkat çekerek, uluslararası toplumun ve İslam âleminin etkisizliği, Gazzelilerin yaşadığı dramı derinleştirirken, bu tutumun insanlık onuruyla bağdaşmadığı vurguladı.
Gazze'de tükenmişlik noktasına gelindiğini belirten Ebu Zeyd "Bugün Gazze’de aç bırakılan her insan, aslında sessizliğe gömülmüş insanlığın aynasıdır." dedi.
"Ekranlara sığmayan acı, kalpleri delen sessizlik"
Dünya, Gazze'nin yokoluşuna seyrici kaldığını dile getiren Ebu Zeyd "Gözümüzün önünde yaşanan bir felaket var. Artık bombalardan, tanklardan, füzelerden değil; susuzluktan, ilaçsızlıktan ve en çok da açlıktan ölen insanlardan söz ediyoruz. Gazze’de çocuklar yemek yerine yaprak yiyor. Anneler, bebeklerini açlıktan ağlamaktan yoruldukları için kucaklarında sessizce can verirken buluyor. Ve dünya… Seyrediyor. Görüntüler sadece medya organlarının ekranlarına değil; aslında bizim vicdan ekranımıza yansıyor. Bir deri bir kemik kalmış bebekler, çöplerden yiyecek arayan yaşlılar, un bulunmadığı için taşları ezerek 'Sözde ekmek' yapan kadınlar... Bunlar kurgu değil. Bunlar, modern dünyanın ortasında yaşanan en karanlık insanlık suçlarından birinin belgeleri.
Bugün Gazze’de aç bırakılan her insan, aslında sessizliğe gömülmüş insanlığın aynasıdır.
Ve bu aynaya bakma cesareti olan herkes şu soruyu sormalıdır; Ben ne yapabilirim?" şeklinde konuştu.
"Gazze’de Gerçekler: Rakamlarla Açlığın Anatomisi"
Gazze'de açlık seviyesini rakamlarla örnek veren Ebu Zeyd "Gazze, bugün dünyanın en yoğun abluka altındaki bölgesi. 2007'den bu yana uygulanan kara, hava ve deniz kuşatması, 2023’te başlayan topyekûn saldırıyla birlikte tam bir insanlık krizine dönüştü. Ancak bu kriz yalnızca bombaların değil, bilinçli bir aç bırakma stratejisinin ürünüdür. Birleşmiş Milletler’in İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA) 2024 verilerine göre: Gazze’nin Kuzeyinde yaşayanların yüzde 85’i kıtlık düzeyinde açlık yaşıyor. 2,2 milyon insanın tamamı gıda güvensizliği içinde. Günde sadece 60 ila 80 yardım tırı Gazze’ye girebiliyor. Bu sayı, savaş öncesindeki günlük ihtiyacın yüzde 10’undan az." ifadelerine yer verdi.
UNICEF ve Dünya Sağlık Örgütü raporları
Ebu Zeyd "Gazze’de her gün en az 10 çocuk açlıktan veya susuzluktan hayatını kaybediyor. 1 yaş altı çocukların yüzde 95’i akut yetersiz beslenme riski taşıyor. Bazı bölgelerde insanlar hayvan yemi, ot ve çamurla karıştırılmış un tüketmek zorunda kalıyor. Bebekler mama bulamıyor. Hamile kadınlar doğumdan sonra kan kaybıyla ölüyor çünkü basit ilaçlar bile yok. Fırınlar kapanmış, su arıtma tesisleri durmuş, sağlık sistemi çökmüş. Açlık, Gazze'de artık bir silah, bir savaş stratejisi, bir cezalandırma aracı haline gelmiş durumda. Bu şartlar altında susmak, yalnızca ahlaki bir zafiyet değil, fiilî bir ortaklıktır.
Gazze’deki her aç beden, dünya düzeninin çöküşüne bir tanıklıktır." dedi.
"Kuşatma altındaki komşular: Mısır ve Ürdün’ün ahlaki sorumluluğu"
İslam ülkelerin sorumluluklarına dikkat çeken Ebu Zeyd "Gazze, coğrafi olarak üç taraftan israil tarafından, güneyden ise Mısır tarafından kuşatılmıştır. Bu coğrafi gerçeklik, komşu ülkelerin ahlaki ve insani sorumluluğunu artırmaktadır. Özellikle Refah Sınır Kapısı, Gazze’nin dış dünyaya açılan yegâne insani kapısıdır. Ancak Refah Kapısı ne yazık ki çoğu zaman kapalı ya da sadece sembolik geçişlere izin vermektedir. Günlerce sınırda bekletilen yardım konvoyları, çürüyen gıda kolileri, geçemediği için hayatını kaybeden hastalar… Bunların hepsi bu sorumluluğun yerine getirilmediğini açıkça göstermektedir. Mısır sadece bir komşu değil; aynı zamanda Arap ve İslam dünyasının en büyük ülkelerinden biridir. Bugün yapabileceği en etkili şey, Refah Kapısı’nı tam kapasiteyle ve sürekli açık tutmak, uluslararası yardım kuruluşlarına engelsiz geçiş hakkı tanımaktır. Ürdün ise tarihsel olarak Kudüs ve Filistin halkı ile güçlü bir bağı olan bir devlettir. Gazze sınırı olmamasına rağmen diplomatik, siyasi ve insani baskı araçlarını daha etkin kullanma sorumluluğu taşımaktadır. Mısır ve Ürdün sadece sınır kapılarının değil, vicdanların da anahtarına sahiptir. Sessizlikleri yalnızca Gazze’ye değil, kendi halklarının da kalbine dokunmaktadır. Komşuluk sadece coğrafya değil, kriz anında 'Önce sen' diyebilmektir. Ve Gazze bugün, o sesi bekliyor." şeklinde konuştu.
"Uluslararası toplum ve sivil dünya sessizliğin suç ortaklığı"
Uluslararası toplumun şu ana kadar Gazze için somut bir yaptırım uygulamadığını belirten Ebu Zeyd "Dünya, Gazze’de olup bitenleri yalnızca izliyor. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Uluslararası Ceza Mahkemesi, Dünya Gıda Programı… Bu kurumların hepsi sahada raporlar yayımlıyor, açıklamalar yapıyor ama eyleme dönüşmeyen her söz, ölü bir cümleye dönüşüyor. Birleşmiş Milletler’in 'Endişeliyiz' açıklamaları, çocukların açlıktan öldüğü topraklarda artık bir anlam taşımıyor. Dünya Sağlık Örgütü, 'Gazze’de sistemli aç bırakma uygulanıyor' dese de, buna karşı zorlayıcı uluslararası yaptırımlar gündeme bile getirilmiyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi, savaş suçlarını belgelediğini söylüyor ama sonuç yok. Avrupa ülkeleri, israille olan diplomatik ve ekonomik ilişkiler uğruna vicdanlarını askıya almış durumda. Arap Birliği, 'Birlik' kelimesini adeta ironik hale getirecek kadar etkisiz ve sessiz." şeklinde vurguladı.
"Gazze’de her gün açlıktan ölen çocuklar karşısında bu büyük coğrafyadan yükselen ses hâlâ cılız"
Gazze için söylenen söz, eyleme dönüşmedikçe kişiyi kurtaramayacağını vurgulayan Ebu Zeyd "Bağış kampanyaları açılıyor, konvoylar hazırlanıyor ama ya sınırda bekletiliyor ya da bombardıman altında hedef alınıyor. Bugün Gazze’de susmak, 'Tarafsızlık' değil; adaletsizliğe taraf olmak anlamına geliyor. Dünya eğer bugün konuşmazsa, yarın mahkemelerde sadece zalimler değil, suskunlar da yargılanacak. Bu çağrı yalnızca hükümetlere değil; aynı zamanda medya, üniversiteler, STK’lar ve her bir bireye yöneliktir. Söz, eyleme dönüşmedikçe kurtarmaz. İslam Dünyası, sadece kıble ortaklığı mı, yoksa sorumluluk ortaklığında mı? Dünyada yaklaşık 1,8 milyar Müslüman, 50'ye yakın İslam ülkesi ve trilyonlarca dolarlık ekonomik güç var. Ancak Gazze’de her gün açlıktan ölen çocuklar karşısında bu büyük coğrafyadan yükselen ses hâlâ cılız, dağınık ve etkisiz. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) acil toplantılar düzenliyor ama alınan kararlar ya uygulanmıyor ya da pratikte karşılığı yok. Arap Birliği bildiriler yayımlıyor ama israilie karşı ekonomik ya da diplomatik baskı uygulamaktan uzak duruyor.
Bazı ülkeler kendi iç sorunlarını gerekçe göstererek Filistin meselesine 'Seyirci' konumuna düşüyor." ifadelerini aktardı.
"Gazze sadece Filistin’in değil, ümmetin kıblesidir"
Ebu Zeyd, İslam dünyasının uyanması, sadece dua değil, eylem ve irade ile mümkün olacağını belirterek "Peki ya halklar? Evet, halklar Gazze için dua ediyor, gösteriler düzenliyor, yardım kampanyaları başlatıyor. Ancak bu çabalar devlet politikalarına dönüşmediği sürece etkisi sınırlı kalıyor. Oysa Gazze sadece Filistin’in değil, ümmetin kıblesidir. Orada ezan susarsa, Mekke’nin yankısı da eksik çalar. Orada çocuklar açlıktan ölürken, bizim sofralarımızdaki bolluk bizi sorumluluktan kurtarmaz. Resûlullah Alehisselam, şöyle buyurmuştur: 'Mü’minler bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri acıdığında, diğer yerleri de uykusuz kalır.' Bugün o acı Gazze’dedir. Ama bu ümmet uykudadır. İslam dünyasının uyanması, sadece dua değil; eylem ve irade ile mümkündür. Kudüs’ün özgürlüğü için yapılan nutuklar, Gazze’de açlıkla ölen bebekler için de bir adım atmadıkça eksiktir." dedi.
Açlığı önlemek için çözüm önerilerini sunan Ebu Zeyd şu ifadeleri kullandı:
Gazze’de yaşanan insanlık felaketini durdurmak için atılabilecek adımlar hem bireysel hem kolektif düzeyde mümkündür. Sadece devletler değil; halklar, sivil toplum, medya ve her vicdan sahibi insan bu çabaya katılabilir. Mısır, insani yardım geçişleri için Refah Kapısı’nı tamamen ve sürekli açık tutmalıdır. Yardım konvoylarının bekletilmeden geçmesi için uluslararası gözlemciler eşliğinde denetim mekanizması kurulabilir. Birleşmiş Milletler, Katar, Türkiye gibi tarafsız aktörler gözetiminde, Gazze içinde güvenli insani koridorlar açılmalı. Bu bölgeler, sağlık, gıda ve su erişimi için bombalanmaz alanlar olarak ilan edilmelidir. İslam ülkeleri, israile karşı petrol, doğal gaz, liman ve hava sahası kullanımı gibi alanlarda baskı uygulayabilir. Ticaret anlaşmaları askıya alınabilir. Uluslararası mahkemelerde soykırım ve insanlığa karşı suçlar için dava açılabilir. Dünya genelinde 'Yarı tüketim kampanyası' başlatılabilir:
– Günde bir öğün eksilt,
– Elektrik ve yakıt tüketimini azalt,
– Sosyal medya kullanımını sembolik olarak kıs. Bu tür kolektif davranışlar, hem farkındalık oluşturur hem de şirketler ve karar alıcılar üzerinde baskı yaratır. Her bir Müslüman aile, Gazze’deki bir başka aileye sponsor olabilir. Aylık sabit desteklerle açlık riski altındaki ailelerin temel ihtiyaçları karşılanabilir. Gazze’nin sesi olmak için dijital medya kullanımı artırılmalı. Bu çözümler 'Ufak' gibi görünebilir. Fakat dünya tarihi, ufak görünen vicdan hareketlerinin büyük duvarları yıktığını defalarca ispatladı."
"Ya Gazze’yle kurtulacağız, ya da onunla mahcup olacağız"
Gazze’ye sırt çeviren dünya, kendine sırt çevirdiğini dile getiren Ebu Zeyd "Gazze bugün yalnızca coğrafi bir kuşatma altında değil; aynı zamanda bir vicdan kuşatması altındadır. Açlıkla, susuzlukla, ilaçsızlıkla, yoklukla imtihan edilen bir halk; sadece bombalarla değil, dünyanın suskunluğuyla da öldürülüyor. Her gün bir çocuğun daha öldüğü bu topraklarda, hâlâ 'Ne yapabiliriz ki?' diyen her ses, aslında bir cevapsızlık değil, bir kaçıştır. Çünkü yapılabilecek çok şey var. Diller dua edebilir, eller bağış yapabilir, kalemler yazabilir, ayaklar meydanlara inebilir, seçim sandıkları bu sessizliğe karşı bir mesaj verebilir. Bugün Gazze’ye sırt çeviren dünya, aslında kendine sırt çeviriyor. İnsanlık değerlerine, adalete, merhamete ve en çok da Allah’a karşı bir sınavdan geçiyor. Gazze’nin çocukları açlıktan ölürken bizim sofralarımızda bolluk varsa, bu bolluk bize huzur getirmez. Eğer o çocuklar bizim çocuklarımız olsaydı, ne yapardık? Şimdi tam o sorunun cevabı 'Biz, Gazze’nin açlığına ne cevap veriyoruz?' Cevabımız, tarih tarafından değil; mahşerde Allah tarafından sorulacak. O gün utanmamak için, bugün utanmayı göze almalıyız." şeklinde kaydetti. (İLKHA)