Rantisi’nin torunu, Gazze’den işgalin çekilmesinden bu yana devam eden savaşların gölgesinde büyüyen yeni bir Filistinli kuşağı temsil ediyor. Bu nedenle şehadeti, kimliğini direnişten koparmamış bir nesil için sosyo-politik açıdan sembolik bir anlam taşıyor.

Filistin Enformasyon Merkezinin haberine göre Babası Muhammed Abdülaziz er-Rantisi, “X” platformunda yaptığı duygusal paylaşımda şöyle yazdı:

“Yüce Allah’a hamdolsun ki bana ciğerpâremin ve sevgilimin şehadetini nasip etti… İlk göz ağrım (Abdülaziz) Rabbine yönelmiş, asla geri adım atmamış bir şekilde şehit oldu. Biz Allah’a aidiz ve O’na döneceğiz.”

Sosyal medyada pek çok aktivist de genç şehidi andı. Bir kullanıcı, “Filistin’in Aslanı Dr. Abdülaziz er-Rantisi’yi hatırlıyor musunuz? İşgal güçleri onu, kendisinin de beklediği ve arzuladığı gibi, Apaci uçaklarıyla şehit etmişti. Bugün torunu, dedesinin yolunda, asla geri adım atmadan şehit düştü. Bu sadece onun intikamı değil; bu, nesilden nesile aktarılan bir intikamdır.” dedi.

Siyasi yazar Yasir El Zaatre ise, “Rantisi, Filistin’in yetiştirdiği en büyük kahramanlardan biridir. O, 2004’te şehit edilen sembol isim Abdülaziz er-Rantisi’dir. Onun yolunda torunu da yürüdü.” dedi.

Siyaset araştırmacısı Ali Ebu Rızk da, “Bu genç, Filistin’in Aslanı’nın torunu… Ön cephe hattında, yüzünü düşmana dönerek şehadete ulaştı. Ne değişti ne de döndü. Dedesi, dedesinin arkadaşları ve yoldaşları gibi savaşarak, çatışarak, son nefesine ve son kurşununa kadar direndi” ifadelerini kullandı.

Rantisi ailesi, direnişle tarihsel olarak özdeşleşmişti. Torununun şehadetiyle birlikte bu sembol yeniden öne çıktı; böylece Filistin halkının özgürlük yolunda uzun yürüyüşüne bağlı fedakârlıkların ailevi bir miras olduğunu tazeledi.

“Filistin’in Aslanı” lakabıyla anılan Rantisi, Filistin direnişinin tarihi sembollerinden biridir. Şehit Şeyh Ahmed Yasin ile birlikte HAMAS’ı Gazze’de kurmuş, siyonist işgalini sona erdirip Filistin halkına özgürlük ve bağımsızlık sağlamak için silahlı direnişi tek yol olarak benimsemiştir.

Mücadele hayatı boyunca hem siyasi hem askeri çalışmalara öncülük etmiş, işgalci rejimin baskı mekanizması karşısında Filistin direnişinin simgesi olmuştur. Defalarca işgal zindanlarında ve Filistin Yönetimi tarafından esir alınmış, 1992’de Lübnan’ın güneyindeki Merc El Zuhur’a sürgün edilenlerin sözcüsü olarak öne çıkmıştı.

Liman işçileri, siyonist işgal rejimine silah sevkiyatını engelledi
Liman işçileri, siyonist işgal rejimine silah sevkiyatını engelledi
İçeriği Görüntüle

Eşi, Rantisi’nin, esir takası için işgal askerlerinin kaçırılması eylemlerine en güçlü destek verenlerden olduğunu belirtiyor. O, esirler davasını hiç unutmamak için sürekli yanında tuttuğu, birlikte zindanda kaldığı Filistinli mahkumların fotoğraflarını içeren bir albüme sahipti ve sık sık ona bakıyordu.

Rantisi, Haziran 2003’te işgal uçaklarının aracına füze saldırısı sonucu yaralanmış ama kurtulmuştu. 22 Mart 2004’te, HAMAS lideri Şeyh Ahmed Yasin’in şehadetinden sonra hareketin liderliğini üstlenmiş, ancak birkaç hafta sonra, 17 Nisan 2004’te, işgal helikopterlerinin aracına füze saldırısı ile şehit edilmişti.

Rantisi, özellikle üniversite öğrencilerinin ve onu tanıyan nesillerin hafızasında, büyük bir fedakârlık ve direniş mirası bıraktı. Ailesi de bu mirası taşıyarak Gazze’den göç etmeyi reddetti. Oğlu Muhammed, kuşatma altındaki mahallelerini terk etmeyip Gazze’de kalmayı sivil direnişin bir biçimi olarak gördüklerini belirtiyor. Bu tavır, topraklarına ve ulusal kimliklerine bağlılıklarının, işgalin zorla göç ettirme siyasetine karşı bir reddiye olduğunun göstergesi.

Şehit Muhammed ise savaş boyunca sosyal medyada aktif kalarak şunu vurguluyordu:

“Bu zor şartlarda burada kalmak, yalnızca askeri tehlikeye meydan okumak değildir. Aynı zamanda dünyaya verilen sembolik bir mesajdır: Filistin halkı ne baskılara boyun eğer, ne de topraklarından vazgeçer. Bu, şehirleri boşaltma girişimlerine karşı manevi bir savunma hattı oluşturan toplumsal direnişin bir parçasıdır.” (İLKHA)

Kaynak: İLKHA