Yerleştirme sonuçları belli olan Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) ile yüzbinlerce kişi bir üniversite okumaya hak kazandı.
Yıllarca aileleriyle birlikte yaşayan öğrencilerin birçoğu, ilk kez şehir dışına okumaya giderken karşılaşabilecekleri olumsuzluklar hem öğrencileri hem de aileleri düşündürüyor.
Gençlerin karşılaşabilecekleri ortamlarla ilgili İLKHA muhabirine konuşan Eğitimci Tercih ve Kariyer Danışmanı Dr. Yasin Kuruçay, hem öğrencilere hem de ailelerine önemli tavsiyelerde bulundu.
Kuruçay, şehir dışında üniversite eğitiminin hem fırsatlar hem de riskler içerdiğini belirtti.
"Şehir dışında okumak, bir takım fırsatlar taşıdığı gibi, bir takım riskler de taşır"
Türkiye'de öğrencilerin yüzde 55-65’inin şehir dışında okuduğunu vurgulayan Kuruçay, "Birçok kişinin dışarıda okumasının ana gerekçesi, "Kendimi geliştireyim." düşüncesidir. Gençler, geçmişle gelecek arasında bir köprüdür. Bu köprünün ilk aşaması da üniversite hayatının ilk zamanları olacaktır. Hayatın gerçekleriyle konuşulan cümleler bir olmuyor. Şehir dışında bir üniversitede okumak, bir takım fırsatlar taşıdığı gibi, bir takım tehditler de taşır. Üniversitenin bulunduğu şehir, üniversitenin çalışmaları ve öğrencinin okuduğu bölüm; öğrenciye bazı fırsatlar sağlar. Özellikle kısmi anlamda daha özgürleştikleri için, kontrol mekanizmaları yeterince işlemediğinden, bazı risk faktörleri, yanlış ilişkiler ve kariyer ile karakterlerine olumsuz etki edebilecek durumlar söz konusu olabiliyor. Bunlara dikkat etmek gerekiyor" dedi.
"Gençler, meslek sahibi olurken değerlerini unutmamalı"
Önemli olan hem vali hem de adam olmak olduğunu söyleyen Kuruçay, "Değerleri ve erdemleri olan, iyi bir insan olmak; dini, manevi ve ahlaki bir hayat bakışına, yaşam tarzına, meslek etiğine ve ahlaki ilkelere sahip olmak demektir. Dünya'da ve Türkiye'de göz ardı edilen önemli bir şey vardır. Hepimizin bildiği gelişim alanları var. İnsan olarak hepimizin bazı dini ve manevi değerlere ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçlar ömür boyu devam edeceğine göre, öğrencilerin kariyerleri için gayret etmeleri gerekir. Ancak dini ve manevi duygu ile değerlerini ihmal etmeyecekleri bir sosyal çevreyi aramaları, bulmaları ve bu doğrultuda gerekli çalışma yolları ile ilgili bazı kaygılara sahip olmaları gerekiyor. Bu, hem insanlık hem de aileleri için onları iyi bir birey yaptığı gibi, aynı zamanda bir meslek uzmanı da yapar" şeklinde konuştu.
"İlk aylarda iç dünyanızı hemen açmayın, önce tahlil edin"
İlk kez üniversite hayatına başlayan öğrencilere, tavsiyelerde bulunan Kuruçay, sözlerini şöyle sürdürdü: "İlk birkaç ay iç dünyalarını, özel hayatlarını çok fazla herkesle paylaşmadan, biraz daha eleştirel bir akılla insanları ve ortamları süzgeç gibi elesinler; tahlil ve analiz etsinler. İnsan ilişkileri açısından, çok özel ve yakın ilişkilere bir an önce girmenin çok sağlıklı olmadığını düşünüyorum.
Okudukları üniversitenin ne tür imkânları ve çalışmaları var, bu konuyla ilgili çok araştırma yapmadan birçok öğrenci üniversiteye gidebiliyor. Üniversitenin çalışma alanları, yurt dışı ve yurt içi projeleri ve saha ile ne tür irtibatları var; bunları öğrenmeleri fayda sağlar."
"Gençler, genel kültür sahibi olmayı çok önemsemeliler"
Kuruçay, "Üniversitelerde "giriş dersi" olarak ifade edilen bir takım kendi alanlarıyla ilgili temel okumalar yapmalarını son derece önemli buluyorum. Gençler, genel kültür sahibi olmayı çok önemsemeli. Öğrenciler sadece "Ben bu kitabı seviyorum." dememeli, kaliteli kitaplar ve uğraşlarla mutlaka kendi donanımlarını artırmalılar. Öğrencilerin, nitelikli sivil toplum çalışmalarına katılmalarını; gelecek kariyer ve karakterleri açısından son derece önemli buluyoruz" diye konuştu. (İLKHA)